Tarih 6 Mayıs 2016 Cuma gazeteci kardeşim Ramazan Sarıkayalı ile akşamdan sözleştiğimiz gibi sabah erkenden buluştuk. Hıdırellez kutlaması için Kuzca Söğütcuması’na gidecektik. Ben dağ köylerine gitme oldumu biraz sabırsızlanıyorum.
Benim 1994 model düldül ile gidecektik. Petrolden akaryakıt ve suyunu tamamladık, tekerlerinin havasına baktık ve saat 08:00 gibi çıktık yola. Gödene’ye kadar kullandığım arabayı gödene de Ramazan kardeşime verdim. Artık rahattım bu gezi bitinceye kadar kendime sağlam bir kaptan bulmuştum. Saat 09:00 gibi Söğütcuması’na vardık.
Söğütcuması denizden yaklaşık 1500 metre yükseklikte, kışın çok az insan yaşamasına rağmen yazın çok kalabalık olan bir mevkiimiz. Şu anda Kuzca’nın merkezi yeri. Tabii Kumluca’dan kısa kollu giyeceklerle çıktık. Ama yanımıza ne olur ne olmaz diye mont aldık. Arabada dursun belki lazım olur diye. Belki değil, öyle lazım oldu ki hemen giymek zorunda kaldık.
Muhtar Ali Okur ile selamlaştıktan sonra Hemen kahveye gittik. Köylüler kahvenin balkonunda oturmasına rağmen biz sıcaktır diye içeriye oturduk. Arka arkaya çay içtikten sonra içimiz biraz ısındı.
Buraya neden gittiğimizi başta söylemiştim. Muhtar Ali Okur önderliğinde Kuzca köylüleri bir Hıdırellez etkinliği düzenlemişler. Program da Cuma namazından önce mevlid okunacak, namazdan sonra ise yemek ikramı var. Sonrasın da ise yağmur duası. Böyle niyetlenmişler ama yağmur bir gün öncesinden çok güzel yağmış. Soğuğunda bol olması bundanmış.
Biraz erken varmanın avantajını kullanalım dedik ve yaşlılarla sohbet edelim istedik. Kuzca köyü yöremizin en eski yerleşim yerlerindendir. Keçiboynuzundan yapılan Gardıç bıçaklarının yapıldığı yerdir. Bunun yanında tahta kaşık, kabak kemane, püse, katran gibi kullanılan malzemelerin yapımını öğrenmeye çalıştık. Kimden öğrendik? Bu işi zamanla yapmış ve halen güç şartlarda yürütmeye çalışan abilerimizle. Bunlarda gittikten sonra artık bu işler yok olacak. Serbest bir zamanda onlarla tekrar buluşmak üzere sözleştik.
Kumluca mıntıkasında düğün etkinliklerine çalgıcı olarak Finike Yuvalılar köylüleri gelirdi. İlk olarak Elmalı Müğren (Gölova) köylüleri bu işi yapmaya başladı. Kumluca mıntıkasında ise Kuzca, Adrasan ve Gerçen (Erentepe) köylüleri bu işi yapmaya başladı. İşte Müğrenlilerden bu işi öğrenen bu yörenin ilk zurnacısı 1933 doğumlu bir abimizle karşılaştım.
Böyle bir insanı bulunca sohbet olmazmı. Babamla çok iyi tanışan evimizde çok misafir olmuş bu abimizle sohbetimiz çok koyu geçti. Onunla da Allah ömür verirse yaz aylarında tekrar buluşmak üzere ayrıldık.
Bu etkinlikte Kuzcalılar yalnız değildi. İlçe Kaymakamımız Dr. Polat Kara onlarla beraberdi. Kaymakamımız köylü ile iyi kaynaştı. Hatta Kaymakamlık personelinin çoğunluğu oradaydı. Eski gelenek bıçak atölyesini zor şartlara rağmen devam ettirmek isteyen bir abimiz Kaymakamımıza bir çakı bıçağı hediye etti.
Cuma namazından sonra yemek ikramı yapıldı. KazanlarlayYemek hazırlanmış. Çok kalabalık olmasına rağmen masalara konulan yemekleri insanların tüketmesi zordu.
Başta Muhtar Ali Okur olmak üzere tüm Kuzca köylülerine bu güzel geleneği devam ettirme mücadelelerine ve bu güzel misafirperverliklerine teşekkür ediyorum.
Dönüş yolu gidilen yerden olursa zamanı iyi değerlendiremeyiz diye dönüşü Alakır Vadisinden yapma gereği duyduk. Öylede oldu. Ama üzüldüm dönüşte. Alakır çayının etrafı boru döşenmiş, Sular bu boruların içine alınmış doğanın hakkı ise yok olmuş.
Çalışan Hidro Elektrik Santrallerinin doğaya bırakması gerektiği son 10 yılın ortalaması suyun yüzde 10’undan hiç eser yok, çayda hemen hemen su yok. Yapımına devam eden Hidro Elektrik Santralleri ise Danıştayın verdiği iptal kararına rağmen hala devam ediyor.
Ülkemin bu efe vari kanun ve hukuk tanımazlığına ise üzülmemek elde değil. Söğütcuması’nda yaşadığım bu güzellikten sonra gördüğüm bu manzara cidden beni çok üzdü.