İnsanın yetişmesi ürünlerin yetişmesine benzemez. Farklıdır. İnsanın yetişmesinin üründen farkı, onun duygu ve düşünceleridir. İnsan önemsenmeli, her haliyle benimsenmelidir. Medya sisteme teslim olmaksızın yayın yapmalı, yazılı ve görsel medyanın işi insanları oyalamak, gözlerini boyamak olmamalıdır.
Bilinçli yaşam, bilgi ve kültüre dayanır. Yaşamda kültürel izler yoksa böyle bir yaşam boş boş yaşamak değil midir? Yaşam her haliyle anlam kazanırsa daha keyifli olacaktır. İnsanlara yaşamı sevdirmek için herkes kendine düşen görevi yerine getirmelidir. Bir başkası yanlış yapıyorsa ‘’o kişinin yanlışından bana ne’’ deniliyorsa yanlışlar artarak devam eder. Yanlışlar öyle çoğalır ki, doğrular görülmez olur. Doğrular güvenli yaşam için gereklidir. Güvenli yaşam insanlar arasındaki dayanışma duygusunu pekiştirir, manevi bağları geliştirir. Bakınca görebiliyor, söylenenleri duyup değerlendirebiliyorsak çok şey değişir. Birbirimize olabildiğimiz kadar yakın olabilmeli, samimiyet ve iyi niyetimizi ortaya koyabildiğimiz kadar koyabilmeliyiz. Böyle bir durumda karşı taraf durumu görecek, anlayacak, ona göre ortaya bir tavır koyacak, o tavırda olumlu yönde olacaktır.
Her insanın yapacakları olduğu gibi yapamayacakları da vardır. İnsanın genel durumuna bakılmalı ilişkiler insanın genel durumuna göre şekillendirilmelidir. İnsanlar olarak eksiklerimiz olduğu gibi fazlalıklarımızda mevcuttur. Hiç kimse eksiksiz, kusursuz değildir. Yaşamı güzelleştirme adına eksikleri olanlara hissettirmeden katkı sağlayabilirsek insanlığı da yükseltmiş oluruz.
İnsanlığı yükseltme adına her kişinin çabası olursa yaşamın adına doyulmaz. ‘’Gönülleri yapmaya geldim’’ diyebilmenin üstesinden gelinebilse ne iyi olur. Birbirimizi kazanmaya ihtiyacımız var. Bu dünyaya yalnız para kazanmak için gelinmedi. İnsanların birbirlerini anlayarak, dinleyerek yaşamlarını devam ettirebilmeleri güzeldir. Böbürlenmek, yukarıdan bakmak, hele başkalarını küçümsemek, normal insan davranışı değil hastalıklı insanların harcıdır. Kendi kusurlarımızı giderebilir, eksiklerimizi tamamlayabilirsek kişilikli ve nitelikli oluruz. Kendimizi de buluruz. Geldiğimiz noktada kendimizi bulmaya, toparlanmaya, bir başkasına yararlı olmaya ihtiyaç olduğu görülüyor. Bu toprağın insanlarında toprağın insanları birbirine bağlayan bir havası, mayası vardır. Bu hava ve maya insanlarımızı belli bir seviyede tutar. Onun için kolay kolay bozulmak, insanlarımıza göre değildir.
Kendine söylenecek çok sözü olanların, başkalarına laf söylemesi hoş değildir. Dile getirilen sözler konuşan kişinin, kişiliğine uygun olmalıdır. İnsanların koruması erdem değil midir?
Makam sahibi olan kişilerin sözleri ve tavırları temsil ettiği makamla bağdaşmalı, saygı ve sevgi bekleyenler önce kendileri saygı ve sevgi göstermelidir. Siyasi partiler siyaset icabı karşı partiyi suçlama yoluna gidebilirler, normaldir. Fakat suçlamalar belli bir sınırda kalmalıdır. Birlik ve bütünlükten söz edip, sonra da millet ittifakını zillet ittifakı olarak isimlendirmenin olumlu bir getirisi olabilir mi?
Siyasi parti yöneticileri birbirlerini zora sokmak isterken insanların sinirlerini bozmaya hakları yoktur. Her konunun güzel bir yanı vardır. Siyaset birde siyasetin yanıyla ele alınmalıdır. Toplumu germeden siyaset yapmak siyasetçilerin görevi olmalıdır.
Toplumu çok zorlayıp insanları ötekileştirmek, değerlerden uzaklaştırmak ve araya nifak sokmak asla kabul edilebilir bir tutum değildir. İnsanlar arasındaki farklılığa sıcak bakılmalıdır. İnançların, düşüncelerin birbirine uymaması, farklı olması kayıp değil, zenginliktir.
Gerçek demokrasinin ve çağdaş yaşam koşullarının kriterlerine uymak, çağı yakalamak birbirimize kucak açmak ve yaşamı birlikte götürmek düşüncemiz olmalıdır.
Aynı yolda birlik, beraberlikle sade, gösterişsiz, buram buram huzur kokan bir yaşam sürdürebilmek dileklerim ve SEVGİLERİMLE…
CAFER GÜNDOĞDU 0539 979 35 29