Ülkemiz yeni bir sevri yaşarken, sorunlar peş peşe geliyor. Birçoğumuz hala yaşananların ve yaşanacakların farkında bile değil.
Güneydoğu’daki savaş halinin bu şekliyle sona ermesini ümit ediyorum.
‘Düşman askerleri bize saldırırsa NATO ülkeleri bizi korur’ diye düşünürdük. Efsaneden ibaretmiş. Bize bizden başka dost yok. Bunu bir kez daha yaşadık. Ülkelerin dostu yok, çıkarları varmış bunu da öğrendik. Yüce Allah ülkemizi korusun. Yine Yüce Allah hepimizin aklını başına toplamasını nasip etsin. Çünkü bu şuursuzlukla bir karış da olsa vatan toprağının ne kadar önemli olduğunu anlayamayacağız.
Bu vatandan bizi kovduklarında sanırım herkesin gideceği bir yer var. Benim yok! O kadar umursamaz olduklarına göre, insanlarımızın var galiba.
Diğer önemli konu ise bölgemizde yaşanan kuraklıktır. Biz insanlar yağmur yağması için bir şey yapma kudretine sahip değiliz. Kuraklıktan en az nasıl etkileneceğimizin tedbirini alabiliriz.
Bakın Şubat ayının son günlerindeyiz. Bey dağlarında kar yok. Kar olmadan su kaynakları beslenemez. Kış mevsiminde olmayan su yaz mevsiminde nereden olacak.
Dereler akmıyor. Alakır Barajındaki su, Eylül - Ekim seviyelerinde görünüyor. Kumluca ovasının bazı yerlerinde, özellikle Mavikent bölgesinde bazı kuyular dinamoya dayanmaz hale geldi. Hafta sonunda yaşanan yağmurdan çok umutluyduk. Sadece belli bir kuşağa yağıp geçti.
Kumluca’nın Kuzey bölgesindeki mahallelerimiz (köy) yağıştan nasibini alamadı. Araziler kurumuş durumda. Hep birlikte, ‘yağmurun yağmasını istiyoruz’ diye bağırsak yağmur yağar mı bilmem. Elimizden gelen bir şey yok. Biliyorum. Ama bu tehlikeyi en hafif şekilde atlatmak için tedbirler almalıyız. Hep birlikte samimi bir şekilde de dua etmeliyiz.