Dinlemenin iletişim becerileri arasında önemli bir yeri ve dikkat çeken bir yanı vardır. Konuşmak, yazmak, okumak, kendini ifade etmek ne ise etkili dinleme de onlar kadar önemlidir.
Dinlemek dikkat gerektirir. Sabır ve çaba ister. Konuşmalarımızda ne söyleyeceğimize odaklanırız. Neyi söyleyeceğimize ise egomuz karar verir.
Televizyonun açık olması, cep telefonumuzun ikide bir çalması dikkatimizi dağıtır. Dinlemeyi olumsuz yönde etkiler. Dinlemeyi olumsuz yönde etkileyen başka örnekler de vardır.
Konu ilgimizi çekmiyorsa, dinleme konusunda istekli olduğumuz söylenemez. Anlatılanları can kulağı ile dinlersek iyi anlamış oluruz. İyi anlamış olmak karşı tarafa en uygun yanıtı vermemizi sağlar. Böyle bir durum karşımızdaki kişiye verdiğimiz değeri de gösterir.
Orhan Veli Kanık bir şiirinde “İstanbul’u dinliyorum gözlerim kapalı” diye söyler. Gözleri kapatıp dinlemeye geçince daha bir derin düşünür insan. Deneyip bu hazzı yaşamak mümkündür.
Ciddi bir şekilde dinleyici olmak etkin bir dinleme için gereklidir. Karşımızdaki kişiyi anlayabilirsek işimiz kolaylaşır. Anlamak, konuyu ve olayı öğrenmek sorunu çözmeyi de sağlayacaktır. Dinlemek aynı zamanda karşı tarafa fırsat vermektir. Bu da memnuniyet yaratır.
Anlama, dinleme ve diyalog olunca, anlatılanlar onaylanır, sohbet koyulaşırsa iki kişi arasında sıcak bir iletişim de kurulur.
Onun söyleyecekleri de önemlidir. Konuya ilişkin karşı tarafa söz hakkı tanınması, kişinin kendisine duyulan ilginin açık belirtisidir. Konuşmalarda ilgi duyulacak konulara yer verilmelidir. Birisi konuşurken diğeri oralı değilse konu değiştirilmelidir. Yoksa kişi dinliyor gibi yapacak, konuşmanın ve dinlemenin ahengi bozulacaktır.
Samimi olmayan sözler ve yalan işin içine girecek olursa iletişim bozulur. Doğruları söylemek, açık olmak konuşmaları keyiflendirecektir.
Empati kurabilir, kendimizi onun yerine koyarak, olaylara onun gözü ile bakabilirsek, kişiyi mutlu edecek bir hava da yaratabiliriz. Onun bakış açısını saptayabilir, onun dünyasına girebilirsek karşımızdaki kişiyi daha yakından tanıma fırsatı doğar. Birbirimizi yakından tanımak, birbirini iyi anlamak, gerçek dostluğun doğmasına yol açar. Zaten aranan ve olması istenen bu değil midir?
İletişimde kopukluk olursa telaşa kapılmaya hiç de gerek yoktur. Hele anında tepki vermeye kalkmak iletişimi bozabilir. Onun için sabır gösterip, bir süre geçtikten sonra en uygun yanıt kendiliğinden doğacaktır.
Bu gibi durumlarda karşıdaki kişi, olduğu gibi kabul edilirse iş kolaylaşır. Beklentiler en aza indirilirse daha uygun bir ortam yaratılmış olur.
Kim olursa olsun bizim istediğimiz gibi olmak zorunda değildir. Kendi doğrularımız olabilir. Kendi doğrularımızı kabul ettirme konusunda ısrarcı olmak başka türlü bir çıkamazdır. Bu çıkmaza girmenin, bu çıkmazı yaşamanın hiçbir anlamı yoktur.
Dinlediklerimiz yanlış anlamamak, yanlış yorumlamamak veya değiştirmemek için özen gösterilmelidir. Olaylara bakış açıları değişmiş olup, buna bir de kafa karışıklığı eklendiğinde zorlayıcı bir durum ortaya çıkmaktadır.
Teknolojiye bağımlılık konusu kişiyi yalnızlığa itmektedir. Sosyal medyanın daha yoğun bir boyutta yaşanmasının kişiyi sosyal olmaktan çıkardığı söylenmektedir.
Teknolojik bağımlılığa esir olmadan anlayarak, daha çok da dinleyerek vaziyeti idare etmek en çıkar yoldur. İki kulağımız, bir dilimiz olduğunu düşünürsek, daha çok dinleyip daha az konuşmamız gerektiği anlaşılacaktır.
Keşke bütün bunları hayata geçirip yapabilsek!