'Canım sürekli tatlı bir şeyler istiyor’
‘Tükettiklerime dikkat ediyorum kilo veremiyorum’
Merhaba sevgili okuyucularım, bu tür şikâyetler metabolik sendromun bir bileşeni olan insülin direncini işaret ediyor olabilir. Bu nedenle bu haftaki yazımda en sık karşılaştığım rahatsızlık olan insülin direncinden bahsedeceğim.
İnsülin Direnci Nedir?
İnsülin direnci, dolaşımdaki normal insülin seviyesine karşın hedef dokularda insüline cevabın azalmış olduğu durum olarak tanımlanır. Eğer hücreler insüline cevap veremiyorlarsa, besinlerle alınan glikoz, enerji oluşturmak için hücre içine giremez ve kan şekeri yükselir. Hücreler insüline yanıt vermedikçe, pankreas tarafından daha fazla insülin salgılanır. İşte yükselen insülin seviyeleri nedeniyle Tip 2 DM aşamalarından biri olan insülin direnci oluşur.
Araştırmalarda insülin direnci, Tip 2 diyabet ve obezitede sık görülmekle birlikte, obez olmayan ve normal oral glikoz tolerans testi sağlıklı bireylerin yüzde 25’inde, bozulmuş glikoz toleransında yüzde 60 ve tip 2 DM’si olanların yüzde 60-75’inde insülin direnci saptanmıştır. Bu yüzden toplumda sık rastlanan bir rahatsızlıktır.
Günümüzde, insülin direnci gelişiminde endokrin, metabolik, immünolojik ve genetik faktörlerin önemli olduğu düşünülmektedir. Ayrıca; fazla kilo, yüksek kan basıncı, bazı ilaçlar, hiperglisemi (glukoz toksisitesi), yaşlanma ve yüksek kan kolesterol ile lipid düzeylerinin de diğer önemli faktörler olduğu bilinmektedir.
İnsülin direnci belirtileri:
• BKI˃30 olması,
• Bel Kalça oranı; Erkeklerde ˃0.90, Kadınlarda ˃0.85 olması
• Bel çevresi; Erkeklerde ˃102 cm, Kadınlarda ˃88 cm olması
• Trigliseritler ˃150 olması,
• Yemeklerden sonra hiperglisemi; uyuklama, halsizlik, yorgunluk, terleme, çarpıntı
İnsülin Direnci Beslenme Tedavisi
Ulusal Kolesterol Eğitim Programı, Amerikan Kalp Birliği, DASH Diyeti ve Akdeniz Diyetinde yer alan kalp koruyucu, hipertansiyonu düşürücü, lipid profilini iyileştirici önerilerin hepsi bir araya getirilerek elde edilen ve insülin direnci hastalar için tedavi edici yaşam tarzı değişikliklerini sağlayacak olan ortak öneriler şu şekilde özetlenmiştir.
1. Doğmuş yağ asitleri yani kuyruk yağı, tereyağı, katı yağlar (total kalorinin yüzde 7’si) ve kolesterolden zengin besinlerin azaltılması
2. Total yağı kalorinin yüzde 25-35’i oranında tutmak (yağlı yiyeceklerin azaltılması)
3. Omega 3 yağ asitlerinden zengin beslenme, en iyi kaynakları; deniz ürünleri özellikle yağlı balıklar, fındık, ceviz, badem ve ayrıca soya, kanola, keten tohumu yağı.
4. Karbonhidrat alımının tam tahıllar, meyve ve sebzeler, kurubaklagiller, tahıllı ve yulaf içeren kahvaltılıklar vb. kompleks karbonhidratlı kaynaklardan sağlanması. Posanın 25-35 g/gün alınması gerekir.
5. Hafif şişman ve şişman kişilerin kilo vermesiyle LDL’de (kötü kolesterol) azalma sağlamaları.
6. LDL’yi düşüren diğer tedavi edici faktör, bitki stenol/sterollerin ve çözünebilir posanın arttırılmasıdır. (çözünebilir posa kurubaklagiller, yulaf ve meyvelerde bulunur)
7. Düşük yağlı süt ve ürünlerinin diyette yer alması, metabolik sendromu azalttığı gibi, kalsiyum içeriği nedeniyle osteoporozu önlemesi ve zayıflamaya katkısı da önemlidir.
8. Kırmızı etin daha az miktarlarda alınması, kolesterol alımını ve metabolik sendrom insidensini azaltır. Yerine omega-3 içeren balık ve tavuğun konması iyi olur. Sert kabuklu meyvelerin (ceviz, fındık, badem) haftada 4-5 kez 40 g/gün alınması da lipid profilini iyileştirmesi açısından önemlidir.
9. Şişmanlığı önlemek ve tedavi etmek için, enerji alımı ile harcamasını dengeleyecek, hücreleri daha fazla glikoz kullanmaya zorlayacak orta düzeyde fiziksel aktivite yapılmalıdır. (hızlı yürüme, yüzme, yavaş koşma, bisiklete binme gibi)
Sonuç olarak insülin direnci olan hastalar için bu beslenme önerilerinin uygulanması ve yaşam boyu sürdürülmesi gerekmektedir. Keyifli haftasonları, sağlıklı günler dilerim.