Bekir Coşkun’un 01.08.2018 tarihli sözcü Gazetesindeki ‘’ rüyamda işe girmişim’’ yazısını içim burkularak okudum. Şu satırlar içimi acıttı. Yıllar öncesi işsizliği bende yaşamıştım. O günleri hatırladım. İşsiz kaldığım o günleri aşağıda anlatacağım. Şimdi Bekir Coşkun’un içimi acıtan, yüreğimi paralayan sözlerine yer vermek istiyorum.
‘’işsizden mesaj gelmişti. Kısacık notunda diyordu ki, rüyamda işe girmişim. İnsanlarla konuşurken, çay bardağını elinde çevirirken sizinle sohbet ediyormuş gibi yaparken, güldüğünde dudağının bir yanında sızı takılıp kalır işsizin…’’
‘’Sabahları işe yetişecekmiş gibi hazırlanır işsiz… Gidecek bir işi varmış gibi yapar… Oysa o günde bir umudu kovalamaktan başka işi yoktur. En çok akşamları çöker işsizin sızısı… Eve giden, köşedeki duraksama… İçinde burukluk yaratır. Akşam sofrasında boğazından geçmeyen düğümlenmiş lokmalar… Bakışların sessizliğindeki, sorular, herkes gecesini yaşarken ışığı söndürülmüş odada… Çaresizliği, yalnızlığı yaşar işsiz. Kimseye duyurmadan, içini çeke çeke ağlar işsiz.
İşsiz bir kişinin ruh halini anlatan bu satırlar beni gençlik yıllarımda, işsiz kaldığım günlere götürdü. Yüksek öğrenime kaydımı yaptırmıştım. Okumak istiyordum. Okuyabilmem, iş bulup çalışmama bağlıydı. Ailemin ekonomik durumu beni Ankara’da okutmaya elverişli değildi. İş bulabilirsem okuyabilecektim. İş bulamazsam kaydımı sildirip hayatıma kaldığım yerden devam edecektim.
Öğrenciliğim yarım kalacaktı. Okulu bırakmak zorundaydım. Arkadaşlarımın ekonomik durumları benden farklıydı. Ailelerinin yardımıyla okuyabilecek halleri vardı. Arkadaşlarımdan geri kalmak istemiyordum.
Ankara’da günlerce iş aradım. İş olacağını düşündüğüm her semte, her sokağa uğramayı kendime görev edindim. Bırakmadan, usanmadan dolaşıp durdum. Lise mezunuydum. Gençtim. Sağlıklıydım. Ayrıca fiziğimde düzgündü. Fakat mesleğe ilişkin herhangi bir vasfım yoktu. ‘’eleman aranıyor’’ ilanlarını gördüğümde seviniyordum. Umutlarım artıyordu. İş görüşmelerinde ne yaparsın diye sorulduğunda ‘’ ne iş verirseniz onu yaparım’’ deyip çalışmaya istekli olduğumu ortaya koyuyordum. 1966 yılının ilk aylarıydı. Yeni yılın ilk aylarında umuda koşuyordum.
Bana verilebilecek her işi yapmaya hazırdım. Yeter ki iş olsun. Karşıma kötü niyetli birileri çıksa, niyetine bakmaksızın itiraz etme şansım yoktu. İlk gençlik yıllarımı yaşıyordum. Yaşamı başka yönleriyle tanımıyordum. Her yer tozpembeydi. Bir ucundan yaşama tutunur, çalışarak işin işinden çıkacağımı düşünüyordum.
Bu düşüncelerle her sabah bir umutla iş aramaya çıkıyor, akşamları umudu yitirmiş olarak kaldığım mekâna dönüyordum. Yoruluyordum ama yorulmam hiç önemli değildi. Umutsuzluğa kapılmak istemiyordum. Günler, haftalar, aylar iş arayarak geçti. Hiçbir çabamdan sonuç alamamıştım. Kişisel çabamla bir işe girip çalışmam olanaklı görülmüyordu.
Antalya Milletvekilleriyle görüşüp yardım istemeye karar verdim. Devlet dairesinde çalışan bir tanıdığım vardı. Görevinden ayrılacağını söylemişti. Onun yerine bana görev verilebilirdi. Bu durumu Milletvekillerine söyledim. Milletvekili anlayış gösterdi. Bakalım dedi. Randevu verdi, buluştuk. Personel müdürü ile görüştü. Bana görev verilmesini istedi. İçimde bir sevinç bir umut doğmuştu.
Kısaca Milletvekilinin sayesinde işe girdim. İşsizlikten kurtuldum. Dünyalar benim olmuştu. Artık işim vardı. Keyfime diyecek yoktu. Memur maaşlarının yeterli olmadığı söyleniyordu ama ben yarısına bile razıydım. Bana yardımcı olan elimden tutan, yüksek öğrenimde okuyabilmeme olanak sağlayan, rahmetli Milletvekili (eski) İhsan Ataöv’e şükranlarımı sunmayı borç bilirim.
İş aradığım günlerde tüm işsizlerin ruh halini bende yaşadım. İşsizin aklından olmayacak şeylerin geçmesinin olağan olduğunu gördüm. İşsizin hayatını etkilemeyecek çapta nasıl bir suç olabilir? Bir kadına sarkıntılık ne değiştirir. Çirkin, yanlış, yazık değil mi? Yanlışı ve çirkinliği yaşamadan nasıl çıkılır bu işin içinden.
İşsizlik günlerimde bu duygulardan birçoğunu yaşadım. İş buldum bu duygulardan kurtuldum. Sonrasında ise yaşantım normal koşullarda devam etti. Çalışıp, okuyarak yüksek öğrenimi bitirdim. O yıllarda kırsal kesimden olupta okuyabilenlerin oranı yüzde birdi. Yüzde birlik kesime girebilmiştim. İşsizlik dedikleri bu işte şimdi işsizlere baktıkça yüreğim yanıyor. İşsizlere iş vermek umut olmak, olanak yaratmak Kamu Kurumları, Özel sektör ve her birim için görev olmalıdır. En büyük sevap işsiz olanlara iş imkânı yaratmaktır.
Devlet adamlarıyla siyaset ve iş adamları işsizliğin önlenmesi için çaba göstermelidir. İşsizliğe seyirci kalmak hem kayıp, hem de büyük ayıptır. Büyük lafların kimseye yararı dokunmuyorsa, küçük laflar edip üretime dönük iş olanakları yaratmak, ülkenin ihtiyaçlarına göre eğitim ve öğretimi planlamak en geçerli, en gerçekçi yoldur.
İşsiz ve yoksulluğu yaşamak insanlarımızın ‘’kara yazısı’’ değildir. İşsizlik ve yoksulluktan beslenerek işi götürmeyi düşünenler varsa en büyük haksızlığı yaratanlardır.
‘’Rüyamda işe girmişim’’ diyenlerin sayılarının her geçen gün azalması dileklerimle.