Sözü uzatmaya gerek yok. Karanlığın arka yüzü softalık ve yobazlıktır. Softalık kendine göre özelliği olan hastalıktır. Softa güçlünün yanında kendini göstermez. Pusuya yatmıştır. Bir fırsat bulduğu zaman ortaya çıkar. Usul usul görevini yapmanın peşindedir.
Softalık ve yobazlık yakından tanınmalıdır. Softalar yerine göre tehlikeli insanlardır. Onları yakından tanımak, onlardan gelecek tehlikeyi önlemeye yetecektir.
Softalık ve yobazlığın bir zincirin iki halkası gibi iç içe girmişliği vardır. Hatta bunların kardeş oldukları da söylenebilir. Softaların ve yobazların kendi aralarında iyi geçinmesi bundandır.
Cehaletin çok olduğu çorak iklimler softalar için uygun ortamlardır. Böyle ortamlarda softalar kısa sürede yeşerip boy atarlar. Softalar saf insanları avlamayı; çocukları, kadınları istismar etmeyi çok severler. Görevinden alınan Gülhane Araştırma Hastanesi başhekim eski yardımcı Ali Edizer bunlardan biridir. Onlara karşı çok dikkatli olunmalı, ellerine düşmemek için uyanık bulunmalıdır.
Softalar gerici oldukları için yeniliği sevmezler. Yeni düşünceler onlara ters gelir. Böyle olunca onlardan yeni bir şey öğrenmek olası değildir.
Softalar ve yobazlar kendi doğrularının kölesidir. Bildiklerinden şaşmazlardır. Yeni bir arayışa yöneldikleri görülmemiştir. Softalar ve yobazlar kendileri gibi düşünmeyenlere başka gözle bakarlar. Onlara göre kendileri gibi düşünmeyenler yanlış yolda olan kişilerdir. Yanlış yolda olduklarını düşündüklerini yola getirmek için fırsat da kollarlar.
Softalar ve yobazlar düşünceden nasip almamış oldukların yarınlar onlar için önemli değildir. Günü kurtarma çabasındadırlar. Yalnız kendilerine ve kendi çıkarlarını düşünürler. Bu nedenlerle kendi dünyalarında kendi yalnızlıklarını yaşarlar. Bir düşünceyi kendilerine mal etmeleri onların doğrularıdır. Başkalarının doğrularına kıymet vermezler. Kendi düşüncelerinde ısrarcı olurlar. Yenilikleri benimsemeyi düşünmezler.
Softalık ve gericilik beraberinde inatçılığı da getirir. ‘’İnadı inat adı Kel Murat’tır. Bildiği bildik, dediği dedik, çaldığı düdüktür.’’ İnatlarından vazgeçmezler. Onlardaki inat deve inadıdır. Yeri gelmişken deve inadından söz edeyim. Eski Türkmen yaşantısı göç esasına dayanır. Bir göç esnasında, mola verildiği sırada devenin inadı tutmuştur. Deveyi çöktüğü yerden kaldırmak mümkün olmamıştır. Deve kalkmadan göçü sürdürmek de olmaz. Deve yerinde kalacak, göç devam edecektir. Başka çare yoktur. Tesadüfen göç yolunda Karacaoğlan da bulunmaktadır. Oba ağası, Karacaoğlan saz çalacak olursa devenin kalkabileceğini düşünür.
Karacaoğlan’ın sesinin toprağa geçebileceğine, taşı bile eritebileceğine dair inancı vardır. Israr edilmesi üzerine Karacaoğlan başlar saza ve türküye. Bir türkü bitince başka bir türküye geçer. Dillerin, tellerin padişahıdır Karacaoğlan. Karacaoğlan’ın sazından, türküsünden deve etkilenmiştir. Devede bir canlanma olmuştur. Devenin inadı kırılmış, deve ayağa kalkmıştır.
Göç kaldığı yerden devam edince devenin sahibi oba beyinin kızı Elif Karacaoğlan’a sevdalanmıştır. Bir sevda ki tüm aşıkların başına… Softaları ve gericileri inatlarından döndürecek Karacaoğlan gibi bir halk aşığını nerde bulalım.
Bağnazlık insanları dar kalıba sokar. Yaşam iyice daralır, akıllar körelir. Bağnazlık ve yobazlık zevksiz, açgözlü bir zihniyetin sürmesidir. Bunlar zararlı bir ur gibi bulundukları yeri tahrip ederler. Yobazlar dinden ellerini çekmek istemezler. Dini tekellerine almak isterler. Halbuki din kimsenin tekelinde değildir. Mensup oldukları dine, inanca kötülükleri dokunur ama farkında değildirler!
Dinin insanlar arasında birleştirici bir özelliği vardır. İnsanları birbirine yaklaştırır. İnsan zekası kurnazlık ve şeytanlık için kullanılmamalıdır. İnsan zekası yine insanların iyiliği ve mutluluğu için kullanılmalıdır.
İnsanların iyiliği ve mutluluğu için ortaya çaba koyanlar takdir edilmelidir. Sağlık emekçileri koronavirüs sürecinde kendilerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmiştir. Ne mutlu onlara. Bir de softalar ve yobazlar insan olabilirse, insanlık gelişecek, hayatta çok şey değişecektir. SEVGİLERİMLE…
CAFER GÜNDOĞDU