Psikiyatrist ve Ruh Bilim Profesörü Engin Geçtan Ayşe Arman’a vermiş olduğu röportajında; “Hayat, bir dizi rastlantı”, “sonra biraz haz, biraz acı, biraz aşk, biraz hayal kırıklığı, biraz sıcaklık, biraz boyun eğme, biraz başkaldırı ve ardından iyi geceler...” olarak tanımlıyor. Hayat “saradan ve yalın olduğu halde çözülmesi zor bir yumağa dönüştürülmüş olduğunu da kabul ediyor.
Yaşadığımız bugünlerde hayat çok hızlı akıyor, olaylar çok hızlı yaşanıyor. Bu hıza ayak uydurmakta zorlanıyoruz. Olayların biri bitmeden, diğeri başlıyor. Aynı anda, birçok noktada, şaşırtıcı olaylar yaşanıyor. Olaylardan, olup bitenlerden başımız dönüyor. Bunaldığımız anlar oluyor, ya sabır diyoruz!
Hayatta yaşadığımız nice rastlantılar oluyor. Bu rastlantılardan bazıları çok hoşumuza gidiyor. Sevinç yaşıyoruz. Hatta inanmakta zorlandığımız rastlantılar bizi sarıp sarmalıyor. Rastlantılardan bazıları büyük sürprizlere neden oluyor. Bir rastlantı sonucu insanların yaşamı baştan sona değişebiliyor. Hayat sıradan olduğu kadar aynı zamanda tatlı bir rastlantı. Geriye dönüp baktığımızda aklımızda kalan tatlı rastlantıların anıların yaşıyoruz.
Daha sonrasında biraz hazdır. Yemenin, içmenin, gezip-tozmanın kendine göre bir hazzı vardır. Seyretmenin, sohbet etmenin, paylaşmanın ayrı ayrı hazları vardır. Haz, bizi eyleme götüren yapı taşlarıdır.
Yaşamdaki acıya gelince; gerçek acı olduğu gibi üretilmiş acı da vardır. Üretilmiş acı kendimizi avutma konusunda uyuşturucu etkisi yaratır. Gerçek acı, acının yüreğe kor düşmüş halidir. Gerçek acı anne, babaların evlatlarını kaybetmesinden doğan acıdır. Bunun en belirgin örnekleri şehit cenazelerinde görülür. Acı ortada, kahredilir haldedir.
Hayatta iyi ki aşk vardır. Aşkla teselli olur, aşkla yaşarız. Aşkımızdır bizi ayakta tutan. Bir düşünürün ifade ettiği gibi aşk her şeyin anasıdır, hatta doğan çocuğun anası da aşktır. Aşk insanı dillendirir, dinlendirir.
Aşk insana neşe, sevinç verir. Acı da verirse şikayet edilmez. Acı, insanın olgunlaşmasını sağlar. Aşk, sevginin arıtılmış halidir. Bu halde olmak güzeldir.
Yaşamda hayal kırıklıkları da yaşanır. Beklentilerimize yanıt alamadığımızda hayal kırıklığı doğar. Hayal kırıklığı gelip geçici olur. Kişiler üzerinde umutsuzluk yaratsa da rasyonel bir düşünce ile seçerek yaratmak hayal kırıklığını ortadan kaldıracaktır.
Hayatta korkularda vardır; Gerçek korku, üretilmiş korku, tehlike anında yaşadığımız gerçek korkudur. Gerçek korku bir savunma mekanizmasıdır. Hayatta kalmamız konusunda yardımı dokunur, üretilmiş korku yaşam sorumluluğundan kaçınma eğiliminden kaynaklanır. Hayat alanımızı ne kadar açarsak korkuyu da o kadar yenmiş olunur.
Geleneksel yaşantımızda itaat ve boyun eğme övünçle anlatılır. Kimlik ve kişilik sorunu halledilirse itaat ve boyun eğme körü körüne yaşanmaz. Onun için hayata sorgulama getirilmelidir. Bu topraklarda zenginlik vardır. Anadolu uygarlıklarının merkezidir. Anadolu insanı sevmesini de yeri gelince karşı çıkmasını da bilir, kül yutmaz.
İnsanlarımızın özellikleri iyi bilinmelidir. “Her şeyin doğrusunu bir ben biliyorum” düşüncesi bu topraklarda yeşermez, tasvip görmez.
Şu anda bazı arizi durumlar yaşansa da geçicidir. Yakınma eğilimine yatkın olmamız nedeniyle bazen karamsarlık doğsa da geleceğe ilişkin umudumuz ve inancımız vardır.
Sosyal medya paylaşmaya zemin hazırlıyor. Dertleşme ve soruniar abartılarak paylaşıldığında sorumluluktan ve eylemden kaçınmalara yol açıyor. Edilgenlik doğuyor. Bir paylaşımla bizi bekleyen sorumluluktan kurtulamayız.
Kendi yapamadıklarımızı görmemek için başkalarının yaptıklarını görüyoruz. Bu durum kendimizi avutma ve kendimizden kurtulma yoludur. Başkalarını yargılamadan kendi yapabileceklerimizi yapabilirsek görevimizi yapmış oluruz. Başkalarının yaptığını görerek, kendimizi rahatlatma yolunu seçersek kendimizi avutmuş oluruz.
“Egemenlik kayıtsız, şartsız milletin” ise söz hakkının millette olduğu unutulmamalıdır. Kabile toplumlarında hareket tepeden gelir. Demokratik toplumlarda kurtuluşun ateşi tabanın sesiyle yükselir, Sonsöz ve yaşam şenindir. Saygılarımla
Tel : 0539 979 35 29
Cafer GÜNDOĞDU