Geçtiğimiz Pazarı pazartesiye bağlayan gece ilçemiz bir afeti yaşadı. Bu bir afetti. Bu konuyu uzun uzun yazmak gelmiyor içimden. Onun için Afet sonrası sevindiğim, üzüldüğüm ve bizim yapmamız gerekenleri kısaca yazacağım.
SEVİNDİĞİM KONU :
Bu afette bize yardıma koşmuş Ülkemizin çeşitli yerlerinden gelen Belediyelerimiz’e, Askeri birliklerimize, sivil toplum kuruluşlarına, Afad ve Afat gönüllüsü Türkiye’nin çeşitli yerlerinden gelen Bay bayan vatandaşlarımıza ve göremediğim diğer kurum ve kuruluşların bu katkılarına sevincimi bildiriyor, kendilerine sonsuz teşekkür ve minnetlerimi sunuyorum.
Ayrıca bu afette bizleri yalnız bırakmayan siyasi parti temsilcilerine teşekkür ediyorum.
ÜZÜLDÜĞÜM KONU :
- İlçemiz böyle bir afeti yaşarken halkımızın dedi kodu yapanları beni üzmüştür. Vay efendim barajın kapağını açmışlar. Vay o öyle olmuş, vay böyle olmuş, vay o suçlu, vay bu suçlu gibi dedikoduların üretilmesi.
- Türkiye’nin çeşitli yerlerinden AFAD gönüllüsü vatandaşlarımızın gelip destek olurken Kumluca’dan böyle bir ekibin olmaması. (Tabii burada eşine dostuna ve yakınlarına yardım eden Kumlucalılar hariç.)
- Amacını ve kuruluş şeklini bilmiyorum ama bir afet için bir afet merkezi kurulmalıdır diye düşünüyorum. Ama bizim Afetimiz için iki Afet merkezi kurulmuştur. Devlette bizim, Belediyede bizim düşüncesi ile bo konuya çok üzüldüm.
BİZİM YAPMAMIZ GEREKENLER :
Afetler hep olmuştur ve olacaktır. Bu afetleri en az zararla nasıl atlatırız diye bizimde bazı tedbirleri almamız lazım.
Bu afetlerin en çoğu da gavur çayında olur. Ziyarete gelen siyasilerin tek müşterek oldukları nokta çay üzerinin kapatılması. Bu çay üzerinde yapılan kapatma işlemi tek sorun değildir. Çayın üzeri kapatılabilir. Ama suyun ve suyun getirdiği malzemelerin rahat geçebileceği şekilde olmalıydı bu kapatma.
Kapanan kısımdan daha fazlası çay üzerinde yapılan köprülerdir. Bu köprüler yüksek olmalı ve direkler üstüne kurulmamalı. Eski insanların yaptığı köprülere bakılırsa onlar bu işi düşünmüşler ve köprüleri bombeli bir şekilde yapmışlar. Teknoloji bu kadar ilerlemişken biz buna uymuyoruz. Google de aradığımız zaman 300 yıldır ayakta olan bir sürü köprü görebiliriz.
Kapatma ve köprü yapma olabilir. Ama gelen bu afetten ders çıkararak bundan sonraki çalışmaların bu doğrultuda olması geleceğe fayda olacaktır. Bu afetten ders çıkarmadan devam edersek gelecekte olacak bir afetten daha kötü durumlarla çıkarız.
Seralarımıza gelince, bunu yıllar öncesi de yazmıştım. Bu ovanın eski halini hatırlıyorum. Henüz seracılık başlamadan (çoğunlukla pamuk tarımı yapıldığı zamanlar) parsellerin kenarları kesiklerle çevrili idi. Şimdi ise bu kesikleri tamamıyla kapattık. Su gelince en boş yer seranın giriş kapısını görüyor ve oradan içeri giriyor.
Yıllar önce sunduğum öneriyi tekrar sunuyorum.
Sera kuruluşları Bina kuruluşu gibi ruhsata tabi ve seralar arası belli bir mesafe olmalı. Bu aralar ise gelecek suyun seraya zarar vermemesi için açılmalı.
BİR DAHA BÖYLE BİR AFET YAŞAMAMA DİLEĞİ İLE……..
HOŞÇA KALIN, DOSTÇA KALIN, AFETSİZ KALIN…..
Turgut EKEN