Çizgi, mimarlık ve tasarımın temel öğelerinden biridir. Şekilleri tanımlamak, mekanları belirlemek ve hareket ve yön duygusunu sağlamak için kullanılır. Bir yapının biçimini ve kimliğini oluşturur.
Yatay çizgiler sakinlik ve genişlik hissi yaratırken, dikey çizgiler yükseklik ve güç duygusu uyandırır. Eğrisel çizgiler akıcılık ve rahatlık sağlarken, diyagonal çizgiler hareketlilik ve enerji katar.
Çizgiler mimaride yalnızca görüntüyü değil, aynı zamanda işlevi ve insanlar üzerindeki etkiyi de şekillendirir.
Mimarlık ve tasarım süreçleri çizgi ile başlar. Bireysel özgürlükler ve ifade özgürlüğü ise toplumsal dinamiklerin temelini oluşturur.
Dünya hızla ve öngörülmesi zor bir şekilde değişiyor ve dönüşüyor. Toplumsal süreçler yeniden şekilleniyor. Nüfus artışı, göç hareketleri, eğitim, gelir dağılımı, istihdam, hukukun üstünlüğü ve kuvvetler dengesi gibi dinamiklerin sağlıklı bir şekilde işleyebilmeleri ancak yozlaşan kurumların yenilenmeleri ve güçlenmeleriyle mümkündür. Bu da bireylerin ve toplumun taleplerinin demokratik ve özgür bir ortamda siyasete yansıması ile gerçekleşebilir. Aksi takdirde, toplumsal gerilimler kaçınılmaz hale gelir.
Mimaride çizgi kimi zaman bir duvara dönüşür ve sınırlar koyar, kimi zaman da yeni alanlar açarak ufku genişletir. Toplum olarak çizgilerimizi yasaklar ve korku yerine özgürlükler için çekersek herkes için daha güzel bir gelecek inşa edebiliriz.