Kış kendini iyiden iyiye hissettiriyor. Sabahları sıcacık yataktan çıkmak zor geliyor. Gereksiz bir şekilde kaldırılan kış saati uygulaması yüzünden karanlıkta uyanmak da hoş değil. Yine de kalkıp, yürüyüş için kat kat giyinmeye başlıyorum. Üniversite yıllarını geçirdiğim soğuk memlekette edindiğim bir alışkanlık…

Deniz kenarına doğru yürürken plaj bugün nasıl olacak diye merak ediyorum. Dalgalar sahili bir heykeltıraş gibi sürekli şekillendiriyor. Her gün, bir öncekinden farklı oluyor. Kimi gün tamamen kum, kimi gün çakıl oluyor; bazen de küçük tepecikler…

Soğuk havada kat kat giyindikçe, sahilde karşılaştığım insan sayısı da bir o kadar azalıyor. Benim gibi lahana misali giyinmiş birkaç kişi dışında sahil bomboş. Balık tutanlar da gelmez oldular.

Yürüyüşe devam ederken, sahilin bir önceki akşam pek de sakin olmadığı anlaşılıyor. Ateşler yakılmış, yenilmiş, içilmiş ve çöpler etrafa saçılmış. Denizin karaya vurduklarıyla beraber tüm sahili kaplamış.

Çöplerin arasından karışık duygular içinde geçerken yazın burada karşılaştığım o turist kadını hatırlıyorum. Yürüyüş yaparken eline aldığı bir poşetle çöpleri tek tek topluyordu. Çok şaşırmıştım… Yanına gidip hem tebrik hem de teşekkür etmeyi düşündüm ama utandım. O güne kadar çöplerimi çöp tenekesine attığım için kendimle gurur duymuştum. Halbuki bu, bir erdem değil, en temel sorumluluktu. O ise, başkalarının bıraktığı çöpleri gocunmadan, hatta gururla topluyordu. Üstelik burada yaşamıyordu bile…

Ne kadar da iyi bir kadın, diye düşündüm. Büyük ihtimalle öyleydi, fakat asıl önemli olan bu değildi. Etik ve ahlak, sanıldığı kadar karmaşık felsefi tartışmalardan ibaret değildir. Özünde, bilgili ve bilinçli olmak yatar.       

Plajda bırakılan organik olmayan çöpler zamanla ayrışır ve mikroplastik olarak bilinen küçük parçalara bölünür. Bu parçalar deniz canlılarının besin zincirine dahil olur. Deniz yaşamı için son derece tehlikeli olan bu durum; deniz ürünlerinin tüketilmesiyle insan hayatını da tehdit eder.

O kadın, plajda topladığı çöplerle, aslında torunlarına en değerli mirası bırakıyordu: Temiz bir dünya... Hepimiz, çocuklarımızın ve torunlarımızın geleceği için kaygılıyız. Peki kaçımız, miras olarak maddiyat yerine, temiz bir dünya bırakmanın daha değerli olduğunun bilincindeyiz?

Bu satırları yazarken, plajda çöpleri toplayan o kadına geç de olsa teşekkürlerimi göndermek isterim…

Etik ve Ahlak konularını, yalnızca iyi, kötü, doğru ya da yanlış çerçevelerinden bakmak yerine, bilgiyle ve farkındalıkla şekillendirmeliyiz. Bu yaklaşım, sadece bugüne değil, gelecek kuşaklara karşı da görevimizdir. Platon “Cehalet, tüm kötülüklerin kökü ve kaynağıdır” der…