Süsleme, mimarlık ve sanatın önemli unsurlarından biridir. Bir yapıyı ya da nesneyi güzelleştirmek için kullanılır. Antik çağlardan beri önemli bir yere sahip olmuştur. Dönemin kültürünü, değerlerini, sembollerini ve yaşam tarzını ortaya koyar. Geçmişle bağ kurmamızı sağlar.

Geleneksel yapılardaki nakışlar, ahşap ve taş oymalar ve çini motifler süsleme sanatının örnekleridir. Bu anlayışı Ramazan Bayramı’nda ikram edilen şekerlere ve çikolatalara da benzetebiliriz. Rengarenk ve çeşitli desen ve biçimlerde olan bu ikramların sunulduğu kaplar ve kavanozlar da süslemeden nasibini alırlar. Sadece damağa değil, göze de hitap ederler. 

Bu geleneğin temelinde de özen yatar: süslü kaselerdeki ikramlar, özenle hazırlanan ramazan sofraları, tertemiz giyilen bayramlıklar, herkesin birbirine gösterdiği güler yüz ve dargınlıkların sona ermesi…

Şeker bayramları, gelenekleri yaşatmak ve değerlerimizi gelecek nesillere aktarmak için büyük önem taşır. Aile büyüklerini ziyaret etmek, çocuklara verilen harçlıklar, bayram namazları gibi adetler aile üyeleri ve nesiller arasındaki bağları güçlendirir.

Mimari yapılarda ve sanat eserlerinde bulunan süslemeler ile geleneklerin yaşatılmasında çok önemli bir yer tutan bayramlar, aynı duygulardan hareket eder: Özen göstermek, değer vermek ve bağ kurmak…

Bayramlar; kültürümüzün ve değerlerimizin yeni nesillere aktarıldığı, geleneklerin hatırlandığı ve öğretildiği özel zamanlardır. Bu nedenle, bayramları sadece birer tatil ve dinlenme fırsatı olarak görmek yerine ailemiz ve sevdiklerimizle bir araya gelerek, geçmiş ve gelecek arasında bir köprü kurabilir ve değerlerimize sahip çıkabiliriz.