Aydili bir dolunay gecesi girdi hayatımıza. Ahmet İlhan’ın sahiplendiği bu Dakhund cinsi yavru köpek gelir gelmez evin sahibi oldu. Ahmet Ağabey’nin emektar köpeği Şimşek ve şahsına münhasır kedisi Edibe ilk başta biraz şaşkınlıkla ve hoşnutsuzca, ama dostça karşıladılar Aydili’yi. Sonra da evleri yuva oldu.
Ahmet Ağabey yıllar evvel bir daha köpek sahibi olmayacağına dair kendine bir söz vermişti. Daha önce pek çok köpek beslemiş ve onların kaybıyla çok üzülmüştü. Bir evcil hayvanı kaybetmenin acısını bilenler bilir. Ancak bazen de köpek seni seçer, sen onu değil. Aydili’de de tam da böyle oldu.
Üstelik gelişi dolunaya denk geldi. Bu durum Ahmet Ağabey için çok özeldi, zira ay ve dolunay için şöyle der kendisi:
“Bambaşka bir duygu seli için dolunay yeterli gelir bana…
Her ayın dolunayına hikmet besleyen bir yanım var…
Benim doğa ile olan bağımın en önemli yanlarından biridir ay, ve olan her türlü sarmalı…”
Dolunay aydınlatmanın en görkemli halidir belki de. Işık ve aydınlatma önemli mimari unsurlardır. Bir mekanın rengini, dokusunu ve karakterini anlamamızı sağlar. Tarih boyunca tapınaklardan tiyatrolara, evlerden işyerlerine kadar işlevsel çözümler sunmanın yanı sıra insanların duygularını da derinden etkilemişlerdir.
Bir dolunayda gelen Aydili’yi 23 Mart günü hiç beklenmedik bir anda kaybettik. Ahmet Ağabey, yaşlı köpeği Şimşek’ten kötü bir sürpriz beklerken, acı haber Aydili’den geldi.
Ama bu bir veda değil. Tüm kaybettiğimiz sevdiklerimiz gibi Aydili de hep bizimle birlikte olacak; ışığı, ayın ışığı gibi yolumuzu aydınlatmaya devam edecek. Biz de her dolunayda onları anacağız; ateş de yanacak…
Bazen konuştuklarımızdan değil de konuşmadıklarımızdan ya da sessizliğimizden daha iyi anlaşılırız. Işık, kendini değil, karanlıkta olanı ortaya çıkarır. Bu ışık bazen dolunaydır, bazen bir lamba, bazen de sizi iyi tanıyan bir dosttur…