CHP’nin tarihi kurultaylar tarihidir…

Her bir bucuk yıla bir kurultay düşer… Guinness Rekorlarına adaydır bu haliyle…

Ben sizleri bir kurultaya götüreceğim: 17 Kasım 1947’ de yapılan 7’inci kurultaya…

Tam 19 gün sürer bu kurultay… Neredeyse bir aya yakın…

Yanlış duymadınız on dokuz gün… Bir de yazıyla yazdım… Belki CHP tarihinin en demokratik kurultayı…

Delege sayısı 645…

Anadolu’dan gelen bütün delegeler neredeyse birer konuşma yaparak İnönü’yü sert bir biçimde eleştiriyorlar…

Konuşma yapan delegelerin sözü kesilmiyor; İnönü’yü eleştirdi diye… Disiplin kurulunu çalıştırmak ya da Partiden atmak diye bir şey kimsenin aklına gelmiyor…

Bu gibi uygulamalar, partiye sonradan musallat oldu ve bir de “gelenek” yarattı…

Neyse, bu 645 delegenin 595’i İnönü’ye oy verir… 50 o delege ise ya boş oy kullanıyor ya da alakasız kişilere oy çıkıyor…

Yani anlayacağınız oy birliğiyle değil oy çokluğuyla seçiliyor…

Elbette o tarihlerde Üç büyük ilin belirleyiciliği yok…

Neredeyse Üç büyük il birleştiğinde CHP’nin kaderi belli oluyor…

Bu durum ne kadar “Demokratik” düşünmek gerekir…

Bu kurultay ne kurultayıydı!

Şaibeden kurtulmak için…

Kayyım meselesinden uzaklaşmak için…

Burada da şaibe: İstanbul Seçimleri üzerindeydi…

Yani o “şaibeli” seçim CHP’nin kaderi olmuştu…

Bendeniz, çok CHP kurultayı izledim… Bazen delege de oldum oy da kullandım… Bazen de gazeteci olarak izledim…

Üç adayın çıktığı “21.Olağanüstü Kurultay”da; bir aday “partime zarar vermeyeceğim için adaylıktan çekiliyorum” dedi ve “burada nedenlerini açıklayamayacağım” vurgulamasını da yaparak…

Bir aday da beş dakika geç verdiği için başvurusunu kabul etmediler… Haliyle aday da esti gürledi…

Buradan tam 78 yıl geriye gidip 1947 yılındaki kurultaya bakınca ne denli bir “Demokrasi Kültürünün” varlığına işaret koyabiliriz…

Sınırların her geçen gün: Demokrasi, Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik boyutunda anlam kazanırken Şaibeden kurtulmak için yine bir “ŞAİBENİN” kapısı aralanıyor…

Elbette bu seçimlerde; emek sermaye çelişkilerinden kaynaklanan sorunlar ve sonuçlar konuşulmaz, parti içi demokrasi hiç konuşulmaz, antifaşizm, antiemperyalizm gibi kavramlar dile bile getirilmez…

Bir garip PANEL oldu o küçücük salonda…

Herkesin keyfi yerindeydi…

Kirli çamaşırlar bir güzel yundu…

Vesselam…