-VARLIĞIMIZDAN UTANDIK.. -300 ATOM BOMBASINA EŞDEĞER -KUMLUCA HALKI İLE GURUR DUYUYORUM... -BİR VE BERABER OLMALIYIZ!.. -CAN PAZARI YAŞANIRKEN SİYASET YAPMAK... -ALLAHU EKBER... - YARALARI HEP BİRLİKTE SARACAĞIZ
6 Şubat Sabahı büyük bir felakete uyandık. Türkiye Kahramanmaraş'ın Pazarcık ve Elbistan ilçelerinde meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki çifte depremlerle sarsıldı. 11 kenti vuran depremlerde şuan ki verilere göre 44 bin kişi hayatını kaybetti, yüz binlerce kişi evsiz kaldı. Gün geçtikçe enkazdan yeni cansız bedenler çıkarılıyor. Millet olarak birlikte üzüldük, yemek yemekten, sıcacık evlerimizde uyumaktan utandık. Oradaki çaresizliği gören sanatçı ve AHBAP kurucusu Haluk Levent ve Gazeteci Ece Üner'in söylemi ile "İnsan hiç kepçe olmak ister mi? Kepçe olmak istedik".
Yaşanan depremlerin büyüklüğünü bilim insanları 300 atom bombasına eşdeğer olarak nitelendiriyor. Düşünün Japonya'nın Hiroşima kentine 1945 yılında ABD tarafından atılan bir atom bombası şehri yerle bir etmişti. Özellikle Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep ve Adıyaman’da ciddi yıkımlar meydana geldi. Tabi depremin büyüklüğü gün aydınlanınca ortaya çıktı. Ardı ardına gelen büyük depremler yaklaşık 14 Milyon insanı çaresiz bıraktı. 110 bin üzerinde yapı yıkıldı veya ağır hasarlı. Şehirler, ilçeler yok oldu. Şehir planları, belediyeler göçük altında kaldı. Panik, korku, gözyaşı, çaresizlik...
Devletin depremin oluş saati ve ardı ardına gelen iki depremde yıkımın büyüklüğünü ön göremediği, hükümet sözcülerinin de açıkladığı gibi ilk iki gün büyük aksaklıklar olduğu aşikar... Fakat depremlerin büyüklüğü ve 11 şehirde aynı anda yıkımların olduğu öngörüldüğünde de bu büyüklükte depremin altından kalkabilecek bir ülke olacağını zannetmiyorum. Sadece bir şehirde yaşanan depremde bile zamanla yarışmak gerekirken, 11 şehirde aynı anda arama kurtarma çalışmalarını yürütmek büyük bir iş. Her bir enkazın başında en az 15-20 kişilik profesyonel ekip, vinç ve ekipmandan bahsediyoruz.
Nitekim 4. seviye alarm ortaya koyuldu. Ve yaklaşık 70 ülkeden yardım ekipleri ülkemize ulaştı. Düşünün yollar yıkılmış ulaşım sağlanamıyor, havalimanı pisti kaymış, uçaklar iniş kalkış yapamıyor, elektrik yok karanlık, iletişim yok, yangınlar, panik ve can pazarı... Özellikle bu depremde gördük ki cep telefon firmaları sınıfta kaldı. Baz istasyonları yıkıldı, depremin birinci ikinci günü anlaşılabilir fakat depremin altıncı yedinci gününde de iletişim sağlanamıyorsa şapkayı önlerine koymalılar. Zamanla yarışıldığı bir dönemde iletişim çok önemliydi. Maalesef sınıfta kaldılar.
Saatlerce hatta günlerce santim santim kazılarak binlerce kişi enkaz altından çıkarıldı. Depremin 296. saatinde dahi insanlar çıkarıldı enkazlardan. AFAD, AKUT, Maden İşçileri yurt dışından gelen ve daha sayamadığım tüm ekiplere ne kadar minnettar olsak azdır. Özellikle maden işçilerinin enkaz altında ne kadar başarılı olduklarını gördük. Domuz damı oluşturarak açtıkları galeriler, kimsenin cesaret dahi gösteremedikleri yerlere girerek yüzlerce can kurtardılar. Devletimiz bu depremde gönüllü olarak gelen maden işçilerini AFAD ekibine dahil etmelidir. Ne kadar başarılı olduklarını gördük, nitekim ihtiyaç olduğu da aşikar...
KUMLUCA halkı kendileriyle ne kadar gurur duysa o kadar azdır. Afetin ilk gününden itibaren Türkiye tek yürek oldu. Birlik ve beraberliğini göstererek binlerce yardım tırları deprem bölgesine gönderildi. İlçemizde de bölge halkı yaraları sarmak için elinden geldiğince destekte oldu. Kumluca Kaymakamlığı koordinatörlüğünde Kumluca Belediyesi, UMESKO, Hayrat Vakfı, KUMTADER, Voyn07, Komisyoncular, Tüccarlar, iş insanları, esnaflar gibi daha aklıma gelmeyen birçok dernek, STK ve vatandaş canla başla yardım topladı. Yaklaşık 300 tonun üzerinde hallerden sebze ve meyve tırları gönderildi. Yüzlerce tır ve araç yardım malzemeleri taşıdılar. Kumbarasındaki parasını getiren, cebindeki son parasını getiren, kefen parasını, hac parasını bağışlayan... Sağcısı, solcusu, tüm taraftar grubu, tek yürek oldu. Bizim millet olarak en güzel özelliğimiz böyle durumlarda bir araya gelme mekanizmasına sahip olmamız. Tüm Televizyonlar ortak canlı yayın yaparak, 115 Milyar TL topladı. Devlet Bankalarının ve kurumlarının bağış yapması eleştirilse de ben gayet doğal görüyorum. Beni asıl şaşırtan böylesine ekonomik bir dar boğazda şirketlerin ve devlet kurumlarının böylesine güçlü kalabilmesi ve ciddi anlamda taşın altına ellerine koyarak ciddi bir katkı koymaları. Toplanan paralarla bugünkü inşaat maliyetleriyle en az 115.000 konut yapabilirsiniz. İnşallah devletimiz bir yıl içerisinde bu evleri tamamlama taahhüdü verdi. İnşallah bir an önce yaralar sarılır.
Binlerce artçı depremden sonra önce 22 Şubat’ta Hatay’da 6,4 büyüklüğünde, 23 Şubat’ta ardı ardına Diyarbakır’da 4.5 ve Malatya’da 4.4 büyüklüklerinde depremler meydana geldi. Bilim insanları; Kahramanmaraş depremi diğer faylara enerji yükledi ve şu ana kadar olan depremlerin beklenen depremler olduğu görüşündeler... İnşallah daha fazla depremler yaşamayız...
Depremde bazı çevrelerce manevi değerlerimizi de kaybettiğimizi gördük. Biz Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. tüm dünya ülkeleri içerisinde İslam'ı doğrusu ve yanlışı ile en iyi yaşayan ülke olduğumuzu düşünüyorum. Bazı çevrelerce enkazdan çıkarılan vatandaşlar sevince ile çekilen "Allahu Ekber" tekbir seslerinden rahatsız oldu. Bunu siyasi bir slogan olarak nitelendirenler, cemaat, şeriat söylemleri gibi algılayanlar oldu. Bu rahatsızlıklarını utanmadan, sıkılmadan da dile getirdiler. Allahu Ekber kelimesinin anlamı; Allah o kadar büyüktür ki büyük zannedilen her şey onun yanında yok olur. Allahu Ekber'in tam manası da budur. İnsanların Allah büyüktür demesinden mi? rahatsız oldunuz. Gerçekten yazık. Hepimiz inançlı insanlarız. Kul hakkı yiyerek binalardan çalarak insanların ölmesine vesile olan kişilerin yatacak yeri yok ama kadere inancımız var. Ölümden sonra bir yaşamada. Kaderimizin Allah tarafından önceden tayin edildiğini biliyoruz. Depremin 296. saatinde kurtulan, depremin 6, 7. 8. gününde kurtarılan 21 günlük bebek, 6 aylık bebekler, çocuklar, yetişkinleri doktorlar bilimsel olarak açıklayamıyor. Allah varlığını her alanda hissettiriyor. O yüzden bir gün öleceğimizi bilerek yaşamalıyız.
Depremde canı yanmış, çocuğu, oğlu, annesi, babası, kardeşi enkaz altında kalmış acılı bir insanın sığınacağı iki yer var birincisi Allah, diğeri de devlettir. Acılı bir insanın devlete isyan etmesi, devlet nerde demesi, sitem etmesi gayet doğaldır ve haktır. Ama bu tür görüntüler çekerek kendilerine çıkar, siyasi rant, takipçi artırma, gösteriş için kullanmak nedir, sınıflandıramıyorum. Daha acılar tazeyken, enkaz altında binlerce insan varken sahte görüntülerle, yalan haberlerle insanları paniğe, karamsarlığa düşürmek kime fayda sağlar düşünmek gerek. Sosyal medya üzerinden ciddi anlamda görüntüler dezenformasyona neden oluyor ve insanlar da inanıyor bu yalanlara maalesef. Ben devletimizin ve diğer tüm kuruluşların tüm imkanlarını seferber ettiğine inanıyorum. Başka türlüsü benim devletçi yapıma ve düşünceme ters gelir. Muhalefeti ve hükümeti orta da deprem gerçeği varken de seçimi konuşmasını doğru bulmuyorum. Vatandaş gözünde de vicdanları yaralamaktadır. Ayrıca böyle bir dönemde benim belediyem, benim ekibim, ben yaptım, devlet içinde sanki devlet varmış gibi bir algı oluşturmak ne kadar doğru onu vatandaşımız değerlendirecektir. Türkiye'nin her bir kurumu, partisine bakılmaksızın belediyesi devletindir. Böyle zor dönemlerde bir ve beraber olmak, bize her zaman güç verecektir. Doğrusu ve yanlışı ile vatandaş her şeyin farkında, her şeyi görüyor. Ülkemizi seviyoruz, Yaraları hep birlikte saracağız. Bir olduğumuz sürece altından kalkamayacağımız bir şey yok. Bu vesileyle depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, geride kalanlara başsağlığı, yaralılara Allah'tan acil şifalar diliyorum.
Sağlıcakla kalın...