1949 Aksu Köy Enstitüsü mezunu ve Yazır Köyü ilk öğretmeni Recep Duran.
Emekli öğretmen Recep Duran’ı geçtiğimiz cumartesi günü kaybettik Allah gani gani rahmet eylesin. Kendisi ile ilgili 24 Mart 2014 tarihinde gazetemizde yazdığım yazıyı aynen yazarak hatırasını bir daha yad etmek istedim.
ÖĞRETMENLERİMİZLE BULUŞUYORUZ – RECEP DURAN
Kumluca Yazır Köyü ilk öğretmeni Recep Duran öğretmenimi 12 Ocak 2013 tarihinde ziyaretim ve anlattıkları.
“1942-1943 ders döneminde Belen Köyü eğitmeninden 3’üncü sınıfı 13 yaşında bitirerek mezun oldum. Köyde babama yardım ederken 1944 Şubat ayında Antalya Aksu’da bulunan Köy Enstitüsünün 4’üncü sınıftan öğrenci aldığını duyduk. 4 arkadaş buraya gidip başvurma kararı aldık. Köy Enstitüleri 5 yıl idi. 4 ve beşinci sınıfı da orada okuyacaktık.
O zaman Yazır Köyünden araçla Antalya’ya ulaşım yoktu. Bulursak denizden sandallarla gitme imkanımız vardı. Köyden çıktık yola o gün akşama kadar Ağva’ya (Çamyuva) vardık. Orada geceyi geçirdikten sonra sabah erkenden çıkıp Kemere ulaştık. Kemer’den Antalya’ya bir yelkenli gidiyordu. Ona bindik Antalya’ya doğru yol alırken yelkenlinin direği kırıldı. Daha sonra küreklerle akşama sıçan adasına kadar ulaştık. O anda da denizde fırtına başladı. Geceyi adanın dağdan taraftaki kısmında fırtınadan etkilenmeyen bir bölümünde geçirdik.
Sabah erken yine küreklerle Antalya Kaleiçi iskelesine ulaştık. Oradan yine yaya aksuya doğru yürümeye başladık tam şimdiki hava alanı mevkiine vardığımızda karşımızdan bir at arabacı geldi. “Nereye gidiyorsunuz” diye sordu. Bizde anlattık.” Siz oraya varıncaya kadar gece yarı olur, şu anda orada kimse yok, gelin sizi geriye götüreyim, sabah yine bu tarafa geleceğim ben sizi oraya götürürüm” dedi.
Akşam iki kapılı handa kaldık. Dediği gibi at arabacı sabah erkenden geldi ve onunla 4’üncü günün kuşluğunda Aksu Köy Enstitüsüne ulaştık. Bir arkadaşımız 18 yaşını doldurduğu için alınmadı. Diğer üç arkadaş sınava girdik. Bana, “Sen 5’inci sınıfın bilgilerini biliyorsun neden?” diye sordular. Bende, “Bize eğitmenimiz Talat Boncuk 3 yılda 5 yıllık eğitim verdi” dedim. Beni 5’inci sınıfa kaydettiler. O yılın haziran ayında 5’inci sınıfı bitirdim ve ertesi yıl yani 1944-1945 ders döneminde Köy Enstitüsü 1’inci sınıfa başladım. Birlikte başladığımız üç arkadaşımızdan birisi vefat etti, biriside bıraktı. Ben geldiğimiz 4 kişiden tek kişi olarak 1948-1949 ders döneminde mezun oldum.
Okulda çok çeşitli dallarda iş atölyeleri olmasına rağmen ben daha çok marangoz hanede çalışırdım. Ağabeyim biraz marangozluktan anladığı için onun yanında el becerisi elde etmiştim. Okul bitiminde 15 gün kadar Korkuteli’de öğretmenlik yaptıktan sonra köyüm olan Yazır Köyüne öğretmen olarak atandım.
Köye geldiğimde köylünün yaptığı bir derslik ve bir de işlik olan bir okul buldum. Okulda sıra yok, okul bahçesi yok, tuvalet yok v.s. sadece kuru bina var. Okul inşaatında kullanılmış birazda sedir latası (ağaç) var. Köylülerin götürdüğü bazı ağaçları da geri verdiler. Onları marangoz olan abimle tahta haline getirdik. Ama yeterli aletimiz yoktu. Hiç unutmam ilk maaşımı alınca Antalya’ya gittim, Aksu’dan sıra projelerini aldım, maaşımın tamamına da marangoz aletleri alarak geri geldim.
Okula 70 civarında öğrenci kaydetmiştim bunlardan çoğu 10 yaşın üzerinde idi. Abimle sıraları yaptıktan sonra sıra bahçe ve tuvalete gelmişti. Eski yıllarda birisi köyde kireç yakmış ocakta artıkları kalmıştı. O artıkları toplayarak söndürdüm ve kireç elde ettim. Kireç var ama kum yoktu, öğrencilerim her gün okula gelirken güçlerinin yettiğince dereden torbalarla kum getirirlerdi. Bu arada taş da topladık. Bir yandan da bahçe açmaya çalışıyoruz. Bu durumu gören köylülerimiz bizimle beraber başladı çalışmaya ve iki oda kızlara, iki oda erkeklere tuvalet yaptık. Okulun yanına çocukların oyun sahası, voleybol sahası ve tarım uygulama sahası olmak üzere üç saha açmıştık.
Tüm bu işler şubat tatiline kadar bitmiş, bunun yanında da eğitimde bir aksama olmamıştı. Okulu açtığımda gelen müfettiş şubat tatilinden sonra tekrar geldi ve hayretler içinde kaldı. Öğrencilerin bu işlerde çalıştığını duyunca bana kızdı ve “Görelim bakalım dersler nasıl” dedi. Sınıfta derse girdiğinde çocukların olması gereken normal eğitimi aldığını görünce o gün okulu tatil etti ve beni de alarak Belen Köyüne gezmeye gittik.”
Recep Duran öğretmenim, bu öyküyü anlatırken o kadar heyecanlıydı ki sanki yeni öğretmen olmuştu.