İnsanlar doğarlar, yaşarlar ve zamanı gelince son yolculuklarına uğurlanırlar.

Çok hoşuma giden bir söz var;  “Topraktan gelir toğrağa gideriz.Mühim olan çamurlaşmamak.” Hz. Mevlana.  Bu bilinçle yaşasa herkes sorun kalmayacak. Yaşam insana sunulmuş bir armağandır. Şiirlerde şarkılarda da sık sık dile getirilir. İnsanlar ne yaşar? Nasıl yaşar? Nerede yaşar? Soruları çoğaltabiliriz. Her insan hayal ettiği gibi mi yaşar? Yaşayamadığı hayatı mı hayal eder? 

    Henüz hayata merhaba dediği an yaşamı elinden alınan  bebekleri, çeşitli yaş gruplarından çocukların ölüm haberlerini izliyoruz bu günlerde üzülerek. Herkesin kesin bir düşünce ile dediği gibi  "bunun haklı bir yanı yoktur." Acaba herhangi bir Avrupa ülkesinde bu tür bir olayın yaşanmasına izin verilir miydi? Sanmıyorum! Zaten hiçbir yerde de yaşanmasını istemeyiz. “Coğrafya kader midir?” Sorusu geliyor tam da burada akıllara! Kimine göre alın yazısı değildir ama belirleyici durumundadır. Bir dönem sürgün edilmiş, uzunca yıllar zulüm görmüş topluluklar vardı. Hayat Güzeldir ve Piyanist filmlerini izlerken nutku tutulanlar olmuştu. Yurt dışı turlarından birinde gittiğimiz Prag'ta Terezin Toplama Kampını gezmiş burada  o dönemde yaşanmış acıların kalıntılarını görmüştük. Gaz odaları, fırınlar, koğuşlar… Her adımınızda duvarlara yapışmış çığlıkları hissedebiliyorsunuz. "Çalışmak özgürleştirir." felsefesini yayarak, çok çalışan esirlerin özgür bırakılacağı vaad edilir. Ancak olay farklıdır. Aslında çok daha acı durumlar var. İsteyenler bu kampı araştırabilir. Bu kısmı neden paylaşmak istediğime gelince; zulüm görmüş, ötekileştirilmiş ve nice acılar yaşatılmış, hüzünlü öyküler biriktirmiş bir topluluk nasıl olur da aynı acıyı başkalarına yaşatır?! 


    Başta Türkiye olmak üzere birçok ülkede protesto toplantıları ve yürüyüşleri yapıldı ve yapılmaya devam ediliyor. Devlet büyüklerimiz uzlaşı mesajları veriyorlar. Hatta savaşın sona ermesi için görüşmeler yoğun şekilde devam ediyor.Geri kalan kısımla ilgili yorum yapamıyorum. Beni bir öğretmen olarak ilgilendiren öncelikli kısım ÇOCUKLAR. Haberlerde henüz nefes almaya başlamış bir bebek gösterdiler, bombardımanla birlikte çökmüş bir binanın enkazında hayata”Merhaba” diyor. Ağlaması sanki hayata henüz geldiğinden değil de yaşamının ilk saniyelerinde yaşadığı haksızlıktan! “Hayata böyle mi merhaba diyecektim?” der gibi ağlıyor.Bir başka köşede kimi anasının kimi babasının kucağında hayattan koparılan çocuk cenazeleri. Bir başka karede donuk bir çocuk bakışı var. Size bakıyor ama sizi görmüyor. Çünkü nefes almıyor artık. Ama böylesine anlamlı bir boş bakışı hayatta bir daha göremezsiniz. “Benden ne istediniz?” der gibi, “Bana acımadınız  mı?” der gibi, “Sizde Allah korkusu yok mu?” der gibi bakıyor!!! Ama o son bakış da birilerine ders olmuyor olsa gerek ölümlerin ardı arkası kesilmiyor. Şu ana kadar altı bin çocuğun maalesef hayata gözlerini yumduğu söyleniyor. Bizce MELEK oldular. Bir de gözünün önünde anne ve babasının ölümünü izleyen çocuklara ne demeli? Hangi psikoloji kaldırabilir böyle bir travmayı? Yıllar geçse de unutabilecek mi bu acı-korku karışımı sahneyi!? Onlar için ne gökyüzünün maviliği kaldı ne de güneşin parlaklığı. Ne bisiklet sürecek sokakları kaldı ne de saklambaç oynayacak bir duvar. Onlar için ne bir oyun alanı kaldı ne de oyun oynayacak bir arkadaş!!! 


Bir gün iyilik, kötülüğü yenecek ve gökyüzü yeniden masmavi renge bürünecek bu topraklarda. Buna inanalım. Bir dönem burada yaşayan halka kendi bayrağı dahi yasaklanmıştı. Bu nedenle insanlar alternatif olarak karpuz dilimi simgesini bayrak yerine kullanmaya karar vermişlerdi. Hatta daha sonra bu simgenin de kullanılması yasaklanmıştı. 

    Bazen hayatın sağlamasıdır çocuklar. Onlardan öğrendiğimiz şeyler de olur. Yapacağımız bir hatada onların sözleri ile durmayı biliriz. Bazen büyük bir stres veya üzüntü sonrası bir çocuk sesi ile kendimize gelir neşeleniriz. Onların yüzündeki bir gülümseme ile unuturuz sıkıntılarımızı.Pes etmemeyi onlardan öğreniriz bazen kötü giden bir durum sonrası! Yazmış olduğum Anılarla Empati adlı kitap serisinin birincisinde çocuklarla ilgili düşüncelerimi anlattığım bir bölümü paylaşmak istiyorum tam da buraya uygun olacağını düşünerek: 


    Her şey çocuklar için değil miydi? Çocukların olmadığı onların gülümsemediği bir yer var mı ki düşünün? Ya da öyle bir yerde güneş doğar mı? Bahar gelir mi topraklarına, yeşerir mi  dağları?Gökyüzünün mavisi biter çocuğun olmadığı yerde, kuşların şakıması durur, durgun akar ve belki de kurur dereleri o yerlerin. Bencillik olur çocuğun olmadığı yerde, bazen paylaşmayı çocuklar öğretir büyüklere... Kim kardan adam yapar sonra kış mevsiminde, sahillerin kumdan kalelerini kim inşa eder, büyük ağaçların dallarına kimin için salıncaklar kurulur veya kurulur mu çocuğun olmadığı yerlerde parklar? Kimin içindir çocuk şarkıları, büyükleri bile neşelendiren. Evin neşesi denir onlara.....(2016)
    Evet söylenecek çok söz, harcanacak çok nefes var yorum yapmak adına.Ben haddimi bilerek bu kadar yazabiliyorum.Hiçbir dilden, hiçbir dinden ve mezhepten, hiçbir ırktan çocuklar katledilmesin. Onlara en çok nefes almak yakışır. Anne ve baba sözcükleri onların eseridir. Onların dilinde ve sesinde sevgi ile yankılanır. Geleceğimizi kimlere emanet edeceğiz onlar olmasa? Onlar bizim umutlarımız ve hayallerimiz değil mi?
    Rüzgarla birlikte uçurtmanın kopan ipini onarır tekrar uçururdu çocuklar. Ancak o gün rüzgardan değil ansızın gelen bir kurşun kopardı uçurtmanın  ipini. Çocuk elinde kopan ipe bakakalıdı rüzgarla savrulup kaybolan  uçurtmasını izlerken. Derken ikinci bir kurşunla bu kez kendisiydi hayattan kopan. 


    Biz kovalamaca oynarken onlar bombalardan kaçıyor. Biz saklambaç oyununda sobelenmemek için saklanırken, onlar mermilerden saklanıyor, Biz yakan top oyununda eğlenirken onlar top atışlarıyla yanan evlerine bakıp hüzünleniyorlar. Bizler gelecekle ilgili hayallerimizi şiirlere resimlere yansıtırken onların değil hayalleri, hayatları yarım kalıyor. Bir öğretmen olarak öğrencilerimin de duygu ve düşüncelerini yansıtmak istedim. Çünkü bizim çocuklarımız da bu durumdan etkilenmiş durumdalar. 


    Sevgi ve barış dolu bir dünyada yaşamak dururken, çocuk yaşta çocuk ol(ama)mak veya çocuk kalamamak ne acı şey...
 
Deniz KARAR 
[email protected]
instagram: denizkarar07
05335666406