Aksi bir durum olmazsa her cuma bu satırlarda benim görüşlerimi okuyorsunuz. Geçen cumadan
sonra yaşanan olayları sizlerle paylaşmak istiyorum.
İki hafta önce vatandaşlarımızın hür iradesini bir nebze de olsa etkilememek için 16 Nisan’a kadar siyasi konularda yazılar yazmayacağım demiştim. Hala da aynı görüşteyim.
Kumluca’da bir büyüğüm diyor ki; “Bir kişi vardır, gece gündüz çalışır çabalar ama yine çok para kazanamaz, zengin olamaz. Bir kişi vardır ki, çok az çalışmasına rağmen işleri iyidir, parası vardır, zengindir”
Çok iş yapmakla çok para kazanılmadığı son zamanlarda yaşadığım olumsuzluklardan daha iyi anlıyorum. Aslında rızkı veren Allah’tır. Hırs yapıp kendini heder etmeye gerek olmadığına, az da olsa bir işe dört elle sarılıp başarıya ulaşılabileceğine inanıyorum.
İki, üç veya beş karpuzu bir koltuğumda taşımaya çalıştığım için yaptığım işe yeterince konsantre olamıyorum.
Her yaptığım işin en iyisini, en doğrusunu yapmalıyım. Yoksa başım dertten kurtulamıyor.
Bir vatandaşımız benim şöyle bir sorunum var dediğinde ‘Bana ne, varsa ne yapalım’ demek benim mizacıma aykırı bir davranıştır. Bu yüzden dertli olanın derdiyle ilgilenmek zorunda kalıyorum. İlgilenirken de vatandaş, ben hiç farkında olmadan benimle alakası olmayan işlerin içine beni sokabiliyor.
Fark ettiğimde iş işten geçmiş oluyor. Bu da elimde ki iş ile uğraşırken aklım yarım bıraktığım işte oluyor. Onun için hataya düşüyorum.
Cep telefonları çıktığında, iletişimde bundan ötesi olmaz demiştik. Bu günden sonra iletişimde daha ötesi olur mu bilmem ama dediğimiz gibi fazla da ötesi olmadı. Sadece görüntülü iletişim oldu. Görüşme çeşitliliği yani sosyal medya gibi çeşitlilikler oldu.
Zamanımızda iletişim çok yaygın. Bir mahallede, çarşıda sokakta bir tanıdığınız hakkında bir şey söyleyin. Hele söylediğiniz kişi toplumda geniş tanıdık simaya sahip olan biriyse size geri dönen kendi sözlerinize sizde inanamazsınız.
Bizim işimiz daha zor. Bir haber hazırlayıp haber dağıtım merkezlerine (ajanslara) servis yaptığımızda bazen yazdığınız haberi aslıyla alakası olmayacak şekilde gazetelerde görebiliyorsunuz. Çocuğunun tedavi parasını alıp kaçan anne haberinin Sabah gazetesinin Akdeniz ekinde olduğu gibi. Ondan sonra “Vay haberi sen yaptıydın da, hatanı düzelt” gibi sözlere muhatap kalıyorsunuz!