Günümüzde okuma ve araştırma yerine kulaktan dolma laflarla tarihi yanlış anlatma alışkanlıklarını görünce elimde bulunan Evliya Çelebi seyahatnamesinin yöremiz ile ilgili bölümünü aynen yayınlama gereği duydum.
İşte Evliya Çelebi seyahatnamesinin Seki yaylasından itibaren olan bölümü;
Buradan kıbleye Seki yaylasından aşağı inip Yeksi yaylasından sonra beş saat gittik.
YUVALI KÖYÜ: Sibeğ dağı dibinde yüz evli, bir câimli serbest zeâmettir. Bundan sonra Könye gölü kenarından geçerek altı saat gittik.
ÂL-Î ABA FUKARASI APDAL MUSA BABA ZİYARETGÂHI: Dağ eteğinde yüz ev vardır. Apdal Musâ evkafıdır. O tekkenin tamirine, yiyip içeceğine memurdurlar. Bu köyün kıblesinde etrafı dört bin adımlık bir bağ ortasında bir ulu kubbe altında Apdal Musâ baba gömülüdür. Bir sivri kubbedir. Âlemi altındır. Sandukasının dört tarafında âyet-i kerimeler yazılıdır. Peygamber sülâlesinden Horasan erenlerinden Hacı Bektaş-ı Veli fukarasındandır. Uzak ülkelerden gelen seyyahlar alametlerimiz olsun diye Palhenk, Zerdeste, Nefir, Keşkül asmışlardır. Hakir kapısına şu beyti yazdım:
Pişvây-i tarîk-i âl-i aba
Merkad-i pak tekye-i Musâ baba
Kubbenin dört tarafı bahçedir. Ondan dışarıda misafirhane ve meydanlar, mutfaklar, mescitler, akar sular, köşkler vardır. Üç yüzden fazla başı ayağı çıplak dervişler ki, gece ve gündüz ibâdetle meşguldürler. Gelip geçene nimetleri boldur. Fukara meydanı önünde söğüt, çınar, kavak ağaçlan ile süslü çimenlik, fukara yeridir. Orada bir namazgâh köşkü vardır. Bir de kaynak vardır ki hasta içse sıhhat bulur. Derler ki, Musâ baba bu tekkeyi yapalı ocağında ateş sönmemiştir. Binden fazla koyunu, bin camusu, on katar katırı, binden fazla sığırı, 700 kısrağı, yedi değirmeni, bağ ve bahçesi vardır. Anadolu halkı bu sultana inanırlar. Birçok kerametleri görülmüştür.
Bunlardan biri şudur: Tekkenin önü çamurlu olduğundan fukaraları (Canım sultan, tekkenin önü çamurdur. Gelenler zahmet çekiyor. Himmetinizle bir kaldırım etseniz) derler. (Nola güllerim..) deyip o gece meşaleleri yakıp def ve kudümler, tabıllar çalıp, havale dağa tevhid ile varıp (Selamün aleyküm ey Allahın dağı) diyerek iki rekât namaz kılar ve (Ey dağ, senden ricam budur ki bir misafirhane yaptım. Gönüller kâbesi yapmak için, peygamberimiz aşkına on iki bin taş isterim. Her biri katır gövdesi gibi ola. Gelip selâm duralar) deyip gülbank çeker. Apdallar (Allah..) derler derhal bir gök gürültüsü şimşek kopar. Bir müthiş rüzgâr eser. Musâ baba bütün dervişleri elele verir. Sabahleyin bakarlar ki tekkenin Önü üç bin adım bir kaldırım olmuştur. Böyle nice kerametleri vardır. Himmetleri hazır ola.. Buradan kıbleye altı saat taşlıklar arasında gittik.
SEVÜNDÜK DEDE KÖYÜ: Apdal Musâ halifelerinden bir sultan gömülüdür. Buradan yine kıbleye yedi saat verimli köylerden gittik.
FİNİKE KALESİ: Cineviz elinden Teke beyoğlu Ahmed bey fethetmiştir. Orhan Gazi düğününe bin tekke keçi ile bu Finike kalesi anahtarlarını hediye ettiğinden (Teke bağı olsun) buyurmuşlar. Finike kalesi Teke eyâletinde paşa hassıdır. Subaşısı vardır, 150 akçe kazadır. Serdârı, dizdân, yetmiş kale neferleri ve gümrük emaneti vardır. Kethüdâ, Nakib ve Şeyhülislâmları Elmalı şehrlndedir. Kalesi bir düzlük tepe üzerinde beşken şeklindedir. İçinde bir câmii, dizdarı, evleri ve anbarları vardır. Deniz içinde bir mendirek kulesi var. Kale dibinde bir varoşu var, 300 evdir. Şehrin dört tarafı limon ve turunç bahçeleriyle doludur. Buradan doğuya altı saat gittik.
AZRESAN KALESİ: Teke toprağında Eğirdir nahiyesindedlr. Kalesi beşken şeklindedir. Çok yağmur yağdığından dilediğim gibi temaşa emedim. Buranın da limonu ve turuncu çoktur. Bağ ve bahçesine nihayet yoktur. Bu kalenin doğusunda Adalya körfezine yakın yüksek kayalıklar vardır. Alisiler derler, orada gece ve gündüz alev alev ateşler yanar. Mısır’dan gelen gemiler bu ateşi yüz milden görüp selamete çıktık diye sevinirler. Bu ateşin yanına kaç adam varsa o kadar ateş çıkar. Kükürt kokusundandır ama insana zarar vermez. Sıcaklığından yanma varılmaz. Bu Alisileri temaşa edip kuzeye sekiz saat gittik.
GERENLER KÖYÜ: 170 evdir. Bir câmii, hanı var. Zeâmettir. HalkıMmüslümandır. Buradan yine kuzeye gidip Elmalı sahrasına çıktık. Taştan eser kalmadı. Atımızın ayağı toprağa değdi. Könye gölü büyük haliçtir. Çeşitli balıklar vardır.
ELMALI ŞEHRİ: Bu sahranın doğusundan çıkıp, geçit vermez sesinden insanı dehşet alır. Bir mağara kapısından çıkıp altından Elmalı Şehri altından akar ve Könye gölüne karışır. Bu göl bazı sene taşıp Elmalı sahrasında bütün mahsulleri mahveder. Bu suyun çıktığı yerde Ömer Paşa, bir saat uzunluğunda, duvar yaptırmıştır. Bir çok köprüler vardır. Bazen bu seddi dahi aşar. Köprüden geçip bir çeyrek saatte Elmalı şehrinin bağ ve bahçeleri içinden geçtik.
Burada Adrasa’ndan çıkınca sekiz saat ve sonrasında 6 saat yürünen güzergah Adrasan, Gerenler ve Elmalı Sahrası Könye gölüdür. Gerenler ve oradaki cami şu Andaki Yeni Kışla Camidir. Nereden bildin derseniz. Elmalı’ya ulaşmak için ya Finike yada Belen yayladan gidilmesi lazım. Finike’den bahsetmediğine göre. Günümüz de adı Gerenlik diye anılan Yeni Kışla Camii mevkiidir.