27 Temmuz 2015 tarihli yazımda 24 Temmuz 2015 Cuma günü camilerimizde imamlarımız tarafından okunan hutbeyi çok anlamlı bulduğum için aynen yazmış ve bu hutbeyi iyice okumanızı talep etmiştim. İnşallah okumuşsunuzdur. Okumadıysanız gazeteyi bulamasanız bile Turgut Eken facebook sayfasında bulabilirsiniz. Bu yazıyı okuduğunuzda İslam Dininin ve son Peygamber İslam Peygamberi Hz. Muhammed’i (sas) anlamış olacaksınız. Böyle bir dinin mensubu ve böyle bir Peygamberin Ümmeti olmaktan haklı olarak gurur duyuyoruz. Ama hareketlerimiz nasıl işte onu önümüzdeki yazımda (31 Temmuz 2015) yazacağım demiştim.
Hutbenin bir bölümünde şöyle diyordu;
“Değerli müminler!
Alemlerin rahmet kaynağı Efendimiz (s.a.s.), asabiyet ve cehaletin, bağnazlığın, kör taassubun zincirlerini kırarak; dilleri, renkleri, gelenek ve görenekleri farklı olmasına rağmen ‘iyilik ve takvada yardımlaşan’lardan bütün insanlığa örnek bir kardeşlik toplumu inşa etti.
Müslümanlar olarak, Allah Resulü’nden devraldığımız bu kardeşlik mirasını yüzyıllarca yaşattık. Asırlarca yeryüzünün muhtelif coğrafyalarında bu kardeşlik anlayışını diri tutarak bu günlere geldik. Dünyevi çıkarların, güç mücadelelerinin, Kutlu Nebi’nin, ardında bıraktığı bu örnek toplumu zedelemesine fırsat tanımadık. Etnik, siyasi, mezhep ve meşrep farklılığı bir ayrılık ve fitne unsuru değil önemli bir zenginlik kaynağı oldu. Dün olduğu gibi bugün de nice mazlum, mağdur ve masum milletlerin, coğrafyaların ümidi olduk.”
Biz insanlar yani Müslümanlar olarak bu konularda neler yapıyoruz?
1- Kul hakkı diye bir olay bilmiyoruz.
2- Bir yerde bir iş yapacağımızda sıramızı beklemeyi bilmiyoruz. Ön sıralara geçip başkalarının hakkını yiyoruz.
3- Trafikte giderken başkalarının yol hakkına ve canına saygı duymuyoruz.
4- Memurlar arasında bir sendika kuruyoruz. O sendikaya üye olmayanları yönetici yapmıyoruz. Hatta ödüller almış başarılı yöneticileri sendikasını değiştirmedi diye görevden alıyoruz.
5- O sendikaya üye olmasa bile diğer sendikadan istifa etmesini istiyoruz. (Bir sendikanın Antalya şube başkanı Kumluca’da bazı memurlarımızı evinde ziyaret edip, “Bizim sendikaya geçmesen bile diğer sendikadan istifa et” diyor.)
6- Hak etmediğimiz halde tüyü bitmedik yetimin hakkı olan vergilerden ücretler almaya çalışıyoruz.
7- Devlet memuru olmamıza rağmen kurumumuza ait vakıfları kendi malımız gibi kullanıyoruz.
Bu örnekler yazmakla bitmez. Yaşadığımız her an din adamlarımızın hutbesindeki anlatılanlara tam ters. Ben sözü fazla uzatmadan kendisine çok değer verdiğim bir kardeşimizin facebook’ta yazdığı ve çok anlamlı bulduğum bir mesajla bitirmek istiyorum.
İşte o anlamlı yazı. (Mesajı mesaj sahibinden izin almadan yazdım. Kardeşimiz hakkını helal etsin. Çok anlamlı bulduğum ve takdir ettiğim için yazdım.)
“Bazı insanlar işgal ettikleri makamlardan güç alırlar, bazı insanlar ise işgal ettikleri makama güç verirler. Her zaman ikinci kısım insanlardan olmak için çalışmak gerekir. Unutmamak gerekir ki mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla doludur. Mahkeme kadıya mülk değildir. Bu yeryüzünün bir de ahireti olduğunu unutmamak gerek ki davranışlarımızda başkalarına zulmetmeyelim.”
Allah ikinci kısım insanlardan olmayı nasip etsin.