Öğretmenlik, yalnızca bir meslek değil, bir toplumun geleceğini inşa eden kutsal bir görevdir. Bir öğretmen, her sabah sınıfa adım attığında yalnızca ders anlatmaz; aynı zamanda bir çocuğun vicdanına, ahlakına ve hayallerine dokunur.

Bir çocuğun gözlerindeki ışığı görmek, onun başarılarına tanıklık etmek, bir öğretmen için en büyük ödüldür. Ancak bu ödül, her zaman kolay kazanılmaz. Çünkü öğretmenlik, yalnızca ders anlatmak değil; aynı zamanda bir rehber, bir rol model ve bir umut ışığı olmaktır. Öğretmen, öğrencisinin yalnızca akademik başarısından değil, aynı zamanda insan olma yolculuğundaki her adımından sorumludur.

Ancak bu kutsal meslek, günümüzde giderek daha zor bir hale geliyor. Çocukların duyarsızlığı, zorbalıkların artışı, sosyal medya bağımlılığı, uyuşturucu ve sigaranın yaygınlaşması, hatta çocuk yaşta cinsellik gibi ahlaki çöküşün belirtileri, öğretmenlerin omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırıyor.

***

Sosyal medyada gündem olan bir öğretmenin yaşadığı çaresizlik, yürekleri burkuyor. ‘Her gün akıl sağlığıma mukayyet olması için Allah’a dua ederek çıkıyorum’ diyen lise öğretmeninin bu paylaşımını size aktarıyorum: “Misal, bugün bir öğrencim arkadaşına birşeyler anlatırken kulak misafiri oldum. Şaşkınlıkla sordum, "Ne demek istiyorsun?" diye. Emin olmak için kendisini çağırıp tekrar sordum. "Evet hocam, öyle oldu" dedi. Çocuk, birine mesaj yazarken kaza geçirmiş, yoğun bakıma alınmış ve İzmir'de bir hastaneye sevk edilecekmiş. Bu durumu, "Bana mesaj atarken ölüyordu, belki de öldü," diyerek anlatıyor ve kahkahalarla gülüyordu. Şaşkınlıkla, "O kadar değildir," dedim. "Bunlar ergen, dikkat çekmeye çalışıyordur," diye düşündüm. Ama soruşturduğumda, çocuğun gerçekten yoğun bakımda olduğunu öğrendim. Telefonla oynarken kaza yapmış. Bu mesaj yazarken mi olmuş, yoksa başka bir şey mi, bilemem. Ama öğrencimin bunu kendi zevkine yorması, gülmesi ve ölümle burun buruna birinden böyle bahsetmesi beni derinden sarstı.

Her gün akıl sağlığıma mukayyet olması için Allah’a dua ederek okula gidiyorum. Sabah ailelerin karıştığı bir kavgayı yazmıştım. Ara ara başka örnekler veriyorum. Yine de siz bilirsiniz tabii. "Bana ne," diyebilirsiniz. Hayatınıza, "Ne yapalım hocam, elimizden gelen kendimize bakmak," diyebilirsiniz. Saygı duyarım. Ama ben uzun yaşamam. Dert ettik.

Çocuklara bazı şeyleri anlatmanın zorluğu, bu mesleğin en büyük yüklerinden biri. Sevgililerinden "kocam" diye bahseden, sosyal medyanın göbeğine doğmuş bu gençlere sevgiyi, aşkı, bunların kutsallığını, aile kavramını, ilişkilerde güven ve sadakatin önemini anlatmak neredeyse imkânsız. Her gün birbirlerini zorbalamaları, burnu çirkin diye bir kızla dalga geçmeleri ve kızın sinir krizleri geçirmesi... Zorbalıkta sınır tanımamaları, zerre kadar had bilmemeleri... Bu durumlar, bir öğretmenin ruhunda derin yaralar açıyor.

Tüm bunlar olurken, bir öğrencimin kuzeninin zorbalıktan ötürü kendini asması haberini aldım. Sabah, çocuğun ağlayarak okuldan ayrılışına şahit oldum. Annesi yakın dostumuz. Kadın perişan. Yeğeni, lise çağında intihar etmiş.”

**

Bir öğrencinin, bir kazayı alaycı bir şekilde anlatması ve ölümle dalga geçmesi, bu duyarsızlığın en acı örneklerinden biri. Bu durum, yalnızca öğretmenleri değil, toplumun her kesimini derinden sarsmalı. Çünkü bu çocuklar, bizim geleceğimiz.

Bu olaylar, bir öğretmenin omuzlarındaki yükü daha da ağırlaştırıyor. Çaresizlik, tükenmişlik ve umutsuzluk... Ama yine de bir öğretmen, her sabah sınıfa adım atarken bir çocuğun hayatını değiştirebileceğine inanır. Çünkü öğretmenlik, umudun mesleğidir. Ve bu umut, bir toplumun geleceğini kurtarabilecek en güçlü silahtır.

Bu noktada, bir öğretmen, her şeye rağmen umudunu kaybetmez. Çünkü öğretmenlik, umudun mesleğidir. Her sabah sınıfa adım atan bir öğretmen, bir çocuğun hayatını değiştirebileceğine inanır. Ancak bu inancın sürdürülebilmesi için, öğretmenlerin yalnız bırakılmaması gerekir. Çünkü onlar, yalnızca bir meslek icra etmiyor; aynı zamanda bir toplumun geleceğini inşa ediyorlar.

Son olarak, yaşadıklarını anlatan öğretmenin dediği gibi: "Dua edin arkadaşlar." Çünkü bazen, çaresizlik içinde yapılacak tek şey, bir mucize beklemektir. Ama unutmayalım ki mucizeler, yalnızca çaba gösterenlerin kapısını çalar. Bu yüzden, öğretmenlerimize destek olmalı ve kaybolan bir nesli kurtarmak için hep birlikte harekete geçmeliyiz. Çünkü bu çocuklar, bizim geleceğimiz.

Kalın sağlıcakla…