Kut-ül Amare ile ilgili hep yazmak istedim. Ama vakit olmadı. Kumluca Sosyal Bilgiler Lisesi internet sitesinde bir haber gördüm. Aynı yazıyı buraya alıp sonuna birkaç kelimede ben ekleyerek sizlere aktarmayı uygun gördüm.

İşte o haber;

KUT-ÜL AMARE UNUTTURULAN ZAFERİMİZ

“29 Nisan Cuma günü Kut-ül Amare zaferi okulumuz konferans salonunda coşkuyla kutlandı.

KUTUL AMARE NEDİR?

Tarih 29 Nisan 1916’dır. Unutulan bugün tıpkı Çanakkale gibi diline, ırkına, memleketine bakılmaksızın Müslüman Osmanlı Ordusunun Irak’ın Kut bölgesinde İngilizlere karşı kazandığı büyük bir zaferidir.
      

Kut-ül Amare de 13 bin 300 İngiliz askeri ile 13 general 481 subay esir alınıyor ve 40 bini aşkın İngiliz askeri öldürülüyordu. İngilizlerin müttefiki olan tüm ülkeler ve tabi İngilizler bu zafer karşısında şaşkınlık gösteriyordu. 
        

Büyük kuvvetlerle Çanakkale’ye saldıran İngilizler, aynı tarihlerde de diğer Osmanlı topraklarında adım adım ilerliyorlardı. Çanakkale yenilgisinden sonra ağırlıklı olarak Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Irak cephelerine kuvvet kaydıran İngilizler bölgenin kalbi Bağdat’ı ele geçirmek istiyorlardı.
         

General Tawshend komutasındaki birlikleri 24 Temmuz 1915 günü Bağdat’a doğru hücuma geçti. Bu ilerleyiş karşısında Irak Umum Kumandanı Nurettin Bey komutasındaki birlikler 28 Eylül 1915 tarihinde İngilizler karşısında Kut-ül Amare’den çekildi ve İngilizler burayı işgal etti.
          

22 Ekim günü ise İngiliz birlikleri Bağdat üzerine iki koldan yürümeye başladılar. Bu birlikler Selman Pakt’ta Nurettin Bey komutasındaki birlikler tarafından 22 Kasım günü durduruldu. İngilizler tekrar Kut-ül Amare’ye geri çekilmek zorunda kaldılar. 23 Kasım günü de Osmanlı birlikleri hücuma kalktı. Birçok yerde çok çetin çatışmalar oldu. Zaman zaman Müslüman birlikleri geri çekilse de Müslüman Osmanlı askerinin genel saldırısını İngiliz kuvvetleri durdurmadı.
         

5 Aralık günü Osmanlı birlikleri, Kut-ül Amare önlerine geldiler. Aralık ayı boyunca Kut-ül Amare’de sıkışan İngiliz birlikleriyle çok çetin çatışmalar oldu ve İngilizler kuşatıldı.
         

Osmanlı ordusu Kut-ül Amare’de İngilizleri tam manasıyla kuşatmış ve bir çember içine almışlardı. Bunu yarmak için İngiliz birlikleri zaman zaman takviye aldıysa da başarılı olamadı. Mart ayına kadar süren bu kuşatma sırasında İngilizler içinde büyük kayıplar oluyordu. Nehirlerden yapılan cephane ve yiyecek yardımı yeterli olmuyordu. Bu yarma sırasında Sabis bölgesinde Ali İhsan Bey komutasındaki birliklerle de başarılı çarpışmalar oluyordu. Sabis Meydan Muharebesi olarak da tarihe geçen bu çatışmalarda Müslüman Osmanlı askeri büyük başarılar elde ediyordu.
        

10 Mart 1916 günü zor durumda bulunan İngiliz birliklerine, Halil Paşa, tarafından teslim olma önerisi verildi. İngilizler buna olumlu cevap vermedi. İngilizler 6 Nisan günü büyük bir saldırıya geçerek yarma harekâtına giriştiler, ancak başarılı olamadılar ve çok büyük kayıplar verdiler.
         

9 Nisan günü İngiliz Generali Tawshend’e, Kut-ül Amare Kahramanı Halil Paşa’nın "teslim ol" çağrısı gitti. General buna, "Türkler, muharebe sahasında daima iyi asker ve necip insandırlar; fakat ben henüz teslim olmayı düşünmüyorum" cevabını verdi.
        

22 Nisan günü İngiliz birlikleri General Tawshend komutasında 5 bin kişilik bir birlikle hücuma geçtiler. Bundan da sonuç alamadılar. 3 bin ölü vererek geri çekildiler. Arada Hali Paşa’ya rüşvet teklif ederek kuşatmanın kaldırılmasını istediler.
         

Hali Paşa da bu tarihî teklife şu anlamlı cevabı verdi: "Baltacı devirleri geride kaldı!"
     

29 Nisan günü İngilizler, Osmanlı ordusuna teslim oldular. Bu tarihi zafer üzerine Altıncı Ordu Komutanı Mirliva Halil Paşa, ordusuna şu mesajı çekiyordu: "Bugüne ‘Kut Bayramı’ namını veriyorum."
         

Bu zafer Avrupa’yı tam manasıyla şok etti. Bütün gazeteler Osmanlının zaferini yazmak zorunda kalırken, İngilizler için de "Çanakkale’den sonra en büyük hezimete uğradı" değerlendirmesini yaptılar.
           

Bir süre sonra buradaki Osmanlı birlikleri, Almanya’nın etkisiyle, İran cephesine gönderildi ve zayıf kalan bu cepheye İngilizler 1917 yılı başında büyük kuvvetler yığarak bekledikleri güce ulaştı ve 11 Mart 1917’de Bağdat’ı geri aldılar. Daha sonra da Musul’a doğru ilerlediler. Petrol yatakları Musul’u, Müslüman Osmanlının direnişi karşısında alamadılar.
         

Ancak bu zaferlerin bu direnişlerin seyri Mondros Mütarekesi’yle değişti. Mondros Mütarekesi’nden üç gün sonra Irak ve İran cephelerinde savunulan Müslüman toprakları işgal edildiler.
           

Kut-ül Amare ve çevresindeki bölgelerde görev yapan ve adlarını iki büyük zafere attıran Ali İhsan ve Halil Paşalar yıllar sonra soy ismi olarak bu bölgenin isimlerini aldılar. Sabis ve Kut.


Kut-’ül Amare’de Osmanlı ordusu bizim bugün bu topraklarda bir Müslüman olarak yaşamamız için 25 bin şehit verdi.
        

Halil Paşa Kut zaferi üzerine 29 Nisan 1916 tarihli günlük ordu emrinde şu tarihi notları düşüyordu:

“ORDUMA
Aslanlar!
- Bugün Türkler’e şeref ü şan, İngilizlere kara meydan olan şu kızgın toprağın müşemmes semasında şühedamızın ruhları şadü handan pervaz ederken, ben de hepinizin pak alınlarından öperek cümlenizi tebrik ediyorum.
- Bize iki yüz seneden beri tarihimizde okunmayan bir vakayı kaydettiren Cenab-ı Allah’a hamdü şükür eylerim. Allah’ın azametine bakınız ki, bin beşyüz senelik İngiliz Devleti’nin tarihine bu vakayı ilk defa yazdıran Türk süngüsü oldu. İki senedir devam eden Cihan harbi böyle parlak bir vaka daha göstermemiştir.
- İşte Türk sebatının İngiliz inadını kırdığı birinci vakayı Çanakkale’de, ikinci vakayı burada görüyoruz.
- Bugüne KUT BAYRAM’ı namını veriyorum. Ordumun her ferdi, her sene bu günü tesit ederken şehitlerimize Yasinler, Tebarekeler, Fatihalar okusunlar. Şühedamız, hayatı ulviyatta, semevatta kızıl kanlarla uçuşurken, gazilerimiz de gelecekteki zaferlerimize gözcü olsunlar.”
Mirliva Halil
Altıncı Ordu Komutanı 
29 / Nisan / 1916- Bağdat
Onları rahmet ve minnetle anıyoruz.”

Yazı Çanakkale’den hemen sonra alınan bu büyük zaferi çok güzel anlatmış. Ben biraz bedavacılıkla bu yazıyı aynen aldım. Ama eksik bulduğum bir noktayı da ben ekleyeyim dedim. Yazının başlığında “UNUTTURULAN ZAFERİMİZ” ibaresi bulunuyor. Ama bu unutturma nasıl ve kim tarafından yapılmış sonuçta o eksik bırakılmış.

Bu zaferimiz 1952 yılına kadar silahlı kuvvetlerde Kut Bayramı olarak kutlanmış. 1952 yılında Türkiye’nin NATO’ya girmesi için İngilizler tarafından Kut Bayramının kutlanmaması talebi gelmiş. Bizde kabul etmişiz. İşte bu zaferin unutturulmaya çalışılması o tarihte başlamış.

Bu bilgiyi de ekleyince herhalde yazımız çok daha güzel oldu. Hazırlayanların emeğine, kalemine sağlık.