İlçemiz geçtiğimiz 4 gün içinde 2 büyük orman yangını felaketi yaşadı.
Birincisi Erentepe köyü içinde Cuma günü öğle saatlerinde köylülerin tabiri ve ispatlarıyla elektrik tellerinin rüzgâr ile çıkardığı ateş vasıtasıyla başladı. Çok hızlı yayıldı, karadan ve havadan orman teşkilatımızın müdahalesi ile tam kontrol altına alındı derken ertesi günü sabaha karşı bizim eskiden kaptı kaçtı tabir ettiğimiz yangın meydana geldi. Rüzgârın da etkisi ile kısa sürede büyük bir felakete dönüştü.
Tam o kontrol altına alınmaya çalışılırken bu sefer Adrasan beldemizde yeni bir yangın daha çıktı. Tabi burada ben çıkan bu yangınların detayını ve yangının nasıl söndürüleceğini anlatacak değilim. Buna ne sayfalar nede satırlar yeter.
Tabii bu ve bunun gibi bütün yangınlarda biz sadece yeşiller kül oldu gözüyle bakarız ama yeşilin kül olması yanında o ormanda bulunan binlerce ve hatta milyonlarca canlıyı düşünürsek felaketin büyüklüğü daha fazla çıkar ortaya.
Tabii bu yangında Yerleşim yerlerimiz ve meyve bahçeleri ile seralarımızda yandı. Köylülerimizin 40-50 yıllık geçincemeleri, evleri, yıllardır yetiştirmeye çalıştıkları meyve ağaçları bir anda kayboldu. Neyse ki can kaybı olmadı.
Beni burada en çok üzen iki konu ise ülkemizde bu konunun en yüksek düzeydeki iki kişisinin televizyon kameraları karşısında yaptıkları açıklamalardır.
BİRİNCİSİ: Orman Genel Müdürümüz İsmail Üzmez Bey gelir gelmez canlı olarak bağlandığı bir televizyon kanalında yangının sera artığı yakılırken çıktığını beyan etmesi, yani yöre halkını suçlaması. Hâlbuki köylüler bu yangının elektrik tellerinden çıktığını söylüyor. Hatta aynı yerde daha önce bir iki sefer daha yangın çıktığını, durumun elektrik idaresi yetkililerine bildirilmesine rağmen bir önlem alınmadığını söylüyorlar.
Zaten sera artığı yangını olsa sera artığı tam alevlenmeden önce büyük bir duman çıkarır. Erentepe köyünün tam tepesinde de orman yangın gözetleme kulesi var. 10 kilometre yakınında da Kumluca’nın en büyük yangın ilk müdahale ekibi var. Sera artığı tam alevlenmeden bu aylarda ona müdahale edilirdi.
Tabii burada ilk akla gelen olay 2-3 yıl önce Soğucaksu da çıkan orman yangının faili meçhullere girip kaybolup gittiği gibi bununda böyle kapatılıp elektrik idaresine dokunulmamak mı isteniyor?
İKİNCİSİ; Adrasan yangınında televizyonlara konuşan Orman ve Su İşleri Bakanımız Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nun “Adrasan da Dünyada bir ilki gerçekleştirerek karşı Ateşle yangını durdurduk.” ibaresini kullanması.
Ben yaklaşık 13 yaşımdan beri orman yangınları ile uğraşmış birisiyim. Karşı ateşi biz o zamandan beri kullanırız. Yaş 18’e gelmeyenler yangın söndürmeye katılmazlardı. Bizde çocukluğumuzda en azından yangın da çalışanlara su taşırdık. Yani geri hizmetleri görürdük.
Hele karşı ateşi eski orman şefim, müdür muavinim, işletme müdürüm, ağabeyim emekli Orman Yüksek Mühendisi Ruşen Karakuş’tan çok daha iyi öğrendik.
Yangın işini uzatacak değilim. Gördüğüm bir olayda; Kumluca da elektrik idaresi devlette iken hat işlerinde 3 kişi çalışıyordu ama bilhassa orman içi hatlar bu günkü durumundan çok çok daha iyiydi. Şimdi ise 50 civarında insan çalıştığını duydum.
Tabii en çok üzüldüğüm konulardan birisi de Kumluca Orman İşletmesine yeni atanan ve yaklaşık iki hafta önce göreve başlayan değerli müdürümüz Faik Yılmaz kardeşimin göreve başlaması, böyle bir felaketle olması. Faik Yılmaz kardeşim göreve gelince çok sevindim. Çünkü Kumlucayı, hatta bu yöreyi çok çok iyi bilen bir insan. Tabii Faik kardeşime üzülme demek klasik bir laf olur ama ben ona diyorum ki; Kumlucalı seni iyi tanır ve elinden gelenin en iyisini yapacağına inanır.
YÖRE HALKIMIZA VE ORMAN TEŞKİLATI ÇALIŞANLARINA GEÇMİŞ OLSUN DERKEN, BU YANGININ DA FAİLİ MEÇHULLER ARASINA KATILMAMASI DİLEĞİ İLE.