Papatyaların zamanla ilgili bir lisanı vardır... Sevmeyle de, sevgiyle de, sevdayla da...
Papatyanın şiir ve edebiyatla olan ilişkisini bilmeyen yoktur...''Papatya gibisin beyaz ve ince...'' nağmesinin kaç lisanda: güzelname olarak destanlaştığını da biliriz... ''Papatyalar dünün masalı, bugünün hikâyesi ve yarının da efsanesi''dir...
Annemizin eline sıkıştırıverdiğimiz, çoğu zamanda sevdiğimizin eline veririz... Önce emeğiyle girer suskun ellere.... Çünkü toplanmıştır...
Beyazının karşısında hemen bir papatya falı gelir aklınıza. Sonra sarısına ne demeli. O da farklı bir yapraktır da herkes bilmez...
Bu yüzdendir bu garip Bileşikgiller ailesinin en çelebi çiçeğidir... Asla da yekpare değildir... Çoluğu çocuğu sever. Yakın olmak ister... Konu komşuyu da unutmaz...
Bir kültüre aittir papatyalar: pusula gibidir, yön bildirir...
Her ikilemde kalındığında papatyalar girer devreye. Seviyor sevmiyor, geliyor gelmiyor, anlıyor anlamıyor, konuşuyor konuşmuyor, değişiyor değişmiyor....
İşte böyle papatyalar sinir uclarımızı en iyi tetikleyen hazretlerdir...
Doğası gereği de antikapitalisttir...
Parayla pulla değiştirilmez... Demokrattır. Ayırmaz, ayrıştırmaz...
Zaman papatyadır…
Doğa mı onun koynunda yoksa papatyanın mı?
İçimizin dışımızın bahar olduğu anlarımızın tek tanımı vardır.
Bugün ocak ayındayız… Yani yeni yılın ilk günlerindeyiz...
Toprağın börtü böçeğe yol olduğu gün...
Hemen her gün elimi yüzümü bir pınarda yıkarım…
Doğanın gizemine doğru bir yolculuk yaparım candaşım Şimşek ile…
İlk papatyalar canlanmış , çıkmış kendi kuytusundan..
İçimde de garip karıncalaşmanın olduğu gün...
Gün PAPATYADIR... Yüreğinize baharla birlikte papatya yağsın...
Şen ve esen kalın...
Vesselam…