Ülkemizdeki Seralarımızın %75 i 3.000 m2 nin altında yani 3 Dönümün altında.Ülkemizdeki seralarımız aile işletmeleri şeklinde ,aile üyelerinin emekleri İle üretim yapabilmektedir.Bu seralarımızın %85 i de Antalya bölgesinde.Özellikle bugünlerde kış aylarının da başlaması İle birlikte Antalya çiftçisi sosyal medya ve ulusal medyada çıkan sera ürünleri ile ilgili;kulaktan kulağa yanlış aktarılan haberlerle de mücadele etmek zorunda bırakılıyor.

Sadece iki milyondan fazla insan Toros dağlarında yer alan köylerde yaşıyor ve ana gelir kaynakları sadece tarım!!

Ülkenin ve medyanın gündemi bu aile işletmelerini yaşatmak için neler yapabiliriz?Bu seracı aile işletmelerini sektörün içinde profosyonel,organize olabilen,ticareti yönlendirebilen bir hale nasıl getirebiliriz?

Olması gerekirken ,gündem yine sera ürünlerinin zararlarına ,meyve ve sebzeleri mevsiminde yiyelime getirildi.

Çevreci ve entellektüel görünmek adına bu haberleri yazan arkadaşlara ricam hemen şimdi en yakınındaki marketlere girsinler ve raflara baksınlar.Şu pandemi zamanı ,haliyle hasta olmamak için alışveriş yapacaklar.Raflarda onların dedikleri gibi sera ürünleri de olmasın.

Evet

Raflarda karnabahar ve lahanadan başka birşey kalmadı!Domates,biber,patlıcan,kabak,salatalık ve diğerleri yoklar.Bu arkadaşlar seralarda ne kadar çok ürün üretiliyormuş meğer diyecekler.Bu pandemide kışın sadece karnabahar ve lahana yiyerek nasıl hasta olmayız diyecekler?

Şimdi turfanda dediğimiz zaman en çok erik,kiraz aklımıza geliyor.Halbuki bir dönem domates,biber,salatalık geliyordu.Seracılık o kadar hayatımızın bir parçası ki artık,o kadar yer kaplamış ki hayatımızda ,turfanda kelimesini unutmuşuz bile.Milyonlarca çiftçi ailesini ilgilendiren seracılık İle ilgili doğru soruları sormalıyız.Biz bu seracılığı nasıl daha iyi hale getirebiliriz?Ona bakmalıyız.

Tabiki bu konu gündeme geldiğinde bölgemiz vekillerinin bu konuda Meclis’te yaptıkları çalışmalar için onlara; teşekkür etmemiz gerekir diye düşünüyorum.Bu siyaset üstü konuda sesimizi duyurdukları için Sayın Atay Uslu ,Sayın Aydın Özer Ve Sayın Hasan Subaşı Beyler’e de teşekkür ederim.

Çünkü onların bu konuları Meclis’te gündeme getirmesi 3 Dönüm Serası olan küçük aile çiftçilerinin yaşayabilmesi için çok önemli.

Bu tür kulaktan kulağa oynar gibi aktarılan ve en sondakinin yazdığı asılsız haberler ,küçük aile çiftçilerini olumsuz etkiliyor.Hasat sonunda 3.000 m2 yerini Müteaahite verip çiftçiliği bırakmak zorunda kaldı haberlerini dinlemek istemiyorsak;seralardaki taze sebzelerin ,özellikle pandemi zamanında bağışıklılığı arttırdığı yönündeki yeni tanıtımlar yayınlanmalı.Hali hazırdaki tanıtım filmleri de güncellenmeli ve tüketiciye ulaştırılabilmeli.

Not: Geçen haftaki yazımda Türkistan Bölgesindeki Modern Sera projelerinin Türk firmalarının öncülüğünde yapıldığını anlatmıştım.Arkadaşlarım Türkmenistan’ı mı ,orta Asya’yı mı kastediyorsun diye sordular.Bugün bile bizim ders kitaplarımızda bölgenin adı Orta Asya olarak tarif ediliyor.Oysa 20.yüzyılın başlarına kadar,tüm dünyadaki haritalarda o bölgenin ismi Türkistan idi.

İngilizlerin ve Rusların bölgede hakimiyet kurabilmek için yaptıkları ilk iş ;bölgeye Orta Asya ismini vermek oldu.Bu bölgede bizim üzerimize düşen tarihi misyonlar var.İster o bölgede ticaret yapalım,yapmayalım tarihi İpek yolunun canlandırılması yine bizlerin elinde.Tarihi ipek yolu sadece bir ticaret değil kültür yolu da.O yüzden Orta Asya yerine Türkistan adını kullandım ve hep beraber kullanmalıyız diye düşünüyorum.

Barış AYDOĞDU