Çiğdemin bir sırrı vardır…

Öyle herkese savurmaz sırrını. Cücedir. Ama yüceliği de vardır. Toprağa sıkı sıkıya bağlıdır. Cemreler ile de bir duygu bağı vardır. Sır vermek için bekler cemreleri. Havanın içindeki enerjiyi takip eder. Suyun seyrini iyi bilir. Toprağın içindeki seyir ile hemhal olur...

Tatlı bir nemi bulduğunda da; başlar bir heyecan... Sarı rengi bulana kadar oynar çiçeğinin sapıyla. Sonrasında büyük bir rehavetle verir sarı sarıçiçeklerini... Benim diyen sarıya şapka çıkartır. Bir özlemle sarar sarısını…

Yapraklarının bir albenisi vardır elbette. Beş yaprağı sanki bir elin parmakları gibidir. Tokalaşmak için çırpınır o yapraklar. Bir sıcacık merhabaya hasret gibidir. Hem "çiğ"dir hem de "dem"dir. Çiğdir, bekler sabahın en erken düşen çiğini. Demdir, bekler arzuladığı nemi. Yeri ve saati geldiğinde bir kilimin deseni olmaya hazırdır…

Bazen eli belinde bazen de kanaviçelere doğru yolculuğa çıkar.

Uzaktan uzağa insanlarla bir bağ kurar. İster ki, etrafında insanlar olsun, muhabbetler demlensin, benim de katacaklarım var sizlerin sohbetine diye de kahkahalar atsın... Çiğdemlerin de gözü, kulağı ve dili vardır. Bas bas bağırır ama siz hissedemezsiniz, baharı çağırdığına bir özlem biriktirir çiçeğinin gözünde; fettanlığı buradan gelir...

İnsanların seslerine aşinadır aşinasına da; yine kendine özgü duyguların ve düşüncelerin felsefi kelimelerini duymak ister.

Efendim Çiğdem deyip geçmeyin. Sofrasında hemen herkesi eşitçe ağırlar. Demokrat bir kimliği vardır. Çelebidir, sakinliğini burada demler…

Haydi, buluşun konu komşuyla ve bu gizemli çiçeğin izini sürün. Sofrasına konuk olun. O sizleri hiç yadırgamaz. Temiz ve samimi elleri, nefesleri derler.

Zaman Çiğdem Zamanıdır... Giriş yapın bir dağın eteğine, sarı sarıçiçeklerin içindeki sıra aidiyet düzün.

ZAMAN ÇİĞDEM ZAMANIDIR...