Bu fakir, göç eden kuşlara şiirler yazdı…

Dağların, bayırların, ovaların ve yaylaların bitkilerine de şiirler yazarak kitaplaştırdı…

Kumluca’da bulunan Gödene yaylası, en sevdiğim bir Yörük Yerleşim yeridir…

Elmalı’da bulunan Güğü yaylası da bir yaşam merkezi ve tam olarak Yörük kültürünün yaşandığı bir yerdir…

Her iki yaylanın adı da değişti…

Gödene, Altınyaka oldu…

Güğü ise Yapraklı oldu…

Ancak bendeniz böylesi devlet müdahalelerine pabuç bırakacak adam olmadığımdan, her iki bölgeyi de eski isimleriyle anarım… Böyle de olması gerektiğini düşünürüm… Çünkü buralarda bir tarih ve yaşam kültürü var… Siz Ankara’da oturup bu merkezlerin adını değiştiremez ve bellek duvarlarını yok sayamazsınız…

Kim oluyorsunuz da bu hakkı kendinizde buluyorsunuz…

Yaşanmışlık var, üretim var, öyküler var, haliyle de koskoca bir tarih var…

Evet, şimdilerde tam bir hafta sürecek bir ŞENLİK var…

Köylerden, pardon mahallelerden ‘Yörükler’ plastikten imal edilmiş şal ve şalvarla endamı arz edecekler…

Her bir köy, yine pardon mahalleli bir traktör süsleyecek ve yaylaya çıkarmış gibi yapacaklar…

Buna hiçbir itirazım yok…

İnsanlar hatırlamak istediklerini ansınlar, bu geleneği ne kadar yaşatabilirlerse yaşatsınlar…

Mahalle, Apartman ya da Sitelerin arasına sıkışmış Yörük de olmaz…

Bu ne çelişki… Değil mi?

Oysa dağlar bayırlar Vargit çiçeği açmışken, sanki Yörüklere bir destan yazarken; bu “MIŞ” gibi yapmak kültürü neden…

İnanın vargit çiçeği de bundan şikâyetçidir…

Bitkilerle haşır neşir olan biri olarak bu bitkinin bilimsel ismini de yazıvereyim bari: Colhicum speciosum…

Bana en saçma gelen bir nokta da; Acı biber yeme yarışması…

Allah aşkına böyle bir yarışma olur mu?

Yörükler Acı Biber Yeme Yarışması yapmak için mi gidiyor yaylalara?

Acı biber yerken birisi hayatından olursa, bu, nasıl bir yarışmaya dönüşür… Hele bir düşünün…

Bu bir gelenek ise, kesinlikle gelenektir… Yörüklüğün Bilimsel Temelleriyle Yapılmalı diye düşünür bu fakir…

Mesela Yörük Kültürü ile ilgili araştırmalar, Edebiyata taşınmış öyküler, romanlar, oyunlar, sinema eserleri ile daha da zenginleşse ve bu an’ın fotoğrafa ve resme dönüşmüş sergileri olsa…

Nasıl olur…

Bu bir haftayı tüketmek değil de üretmek anlamına gelmez mi?

Sabun Köpüğü Etkinliklerden hiç hazmetmem…

Sanki çok iyi bir ŞEY yapılmış gibi de; Popüler Kültürün insanı hiçleştiren yanına yaslanılmasından da nefret ederim… Algı çalışması yaparak da şehir kendi varlığını sürdüremez… Sahte bilgilenmenin avuttuğu insanlar ortalık da cirit atarken…

Siz kime ne kadar para öderken… Bir an olsun Kamu Parası olduğun unutmayacaksınız… Bilmem anlatabildim mi?

Şenliklerin sonunda da; görüşlerimi paylaşacağım geniş bir yazacağımı da buradan mıhlayayım…

Sipsi çalsın… Üç telli de… Bir güzel oyunlar da oynansın Zeybeklerin hasından…

Sonrasında yaylada şu sözler yankılansın…

Oy dağlar gevenin olsa

Gevenin devenin olsa

Ne olurdu dünyada

Sevenler sevenin olsa...

Bir başka yayladan da şu dizeler inletse ortalığı:

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir

Arap atlar yakın eder ırağı

Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.

Vesselam…