Çay benim hayatımda çok önemli bir yere sahiptir…

Çayın içilmesinden tutun da gelenine ve gidenine kadar bir sürü bir gözlem tutanağıdır benim için. Hele bir de bu kültüre ait “ÇAYLARIN BÜYÜSÜ” isimli kitabın yazarıysanız; çay başkaca bir noktaya ulaşırken aynı zamanda da bir ritüel ayinine dönüşür…

Edebiyat ve kahveler her zaman önemli bir yere sahip olagelmiştir… Aynı zamanda da ‘muhalif’ karakterin oluşmasının da tarihsel mekânları olarak bilinmiştir…

Ne zaman yolum Kumluca’ya düşse illa ki, Pazar yerinin içinde olan Sakallı Ali’nin çay evine uğrarım… Dostlarımı ve arkadaşlarımı orada toplar, küçük iskemlelerde çaylarımızla birlikte muhabbetlerimizi de demlerdik… Demli bir bardak çay ve bir de demini almış taptaze sohbetler…

Buraya Kumluca’nın başkenti demem o yüzdendir…

Buluşulur, buluşturur, buldurur bu küçücük mekân…

Tarihte böyle alanlara da zaten Başkent denilmiyor mu?

Bir zamanların Sakallı Ali’si kurmuş bu şirinhaneyi. Sonrasında oğlu Emrah geçmiş çay evinin gönülhanesine…

Cuma günleri biraz yoğun olsa da bizim başkentin çay evi daim insan kokar. Çünkü ağırlanırlar burada…

Çayın demi ve kokusu bir güzelleme fermanı gibi gelir…

Önce çay konuşur… Konuşur konuşmasına da çay evinden süzülen dumanlar insanların üstüne bir sohbet sağanağı olarak yayılır… Bir- iki derken çaylar arka arkaya yapışır dudaklara…

İçilen çoğunlukla konuşulan konudur… Kimi zaman devlet bu masada kurtulur ya da yıkılır… Ve yeniden inşası için de başlar hesaplar… Kimi zaman sebze fiyatları… Kimi zaman boğucu sıcaklar… Çoğunlukla da ‘politika’ girer çayın içine düşer… Tanıdık insanların sesleri yankılanır bu başkentte… Emrah kimin nasıl çay içtiğini bildiği için çoğunlukla misafirlerinin isteğine göre dümen kırar… Kiminin çayında şeker ya üç tanedir kiminde de hiç yoktur… Kayıt altına alınmıştır zira…

Hoş bu arada hiç de benim sakalımı dövecek birini görmedim…

Ama adı “Sakallı Ali’nin Çay evi”, bir nevi sakalsız sakallıların merkezi…

Burası biraz gizem kokar… Hoş ve sevimli bir gizem… Her şey yerli yerinde ve biraz da oranında… Kimse kimsenin ses tonunu bozmaz ve kendiliğinden bir sükûnet vardır… Emrah da bu gizeme katkı koyar… Misafirleriyle yerinde ve ‘altın oran’ hesabıyla ilişki kurar… Mahreme saygı duyar… Bazen de gelir misafir olur… Çok ender zamanlarda konuştuğu için de; acaba ne söyleyecek diye bakılır kendine ve sözüne… Az ve öz ve yerli yerinde…

Burası Sakallı Ali’nin Çay Evi, kültürün ve sanatın ve edebiyatın ve politikanın ve insana dair ne varsa hepsinin konuşulduğu bir demlik durağı…

Vesselam…