Sevgili okuyucular bu haftadan itibaren başlayarak sizinle, her hafta toplumsal, güncel psikolojik olaylarla ilgili yazılarımla sizinle buluşuyorum.
Bu haftayı son yıllarda artarak toplumsal bir sorun haline gelmiş olan kadına şiddet konusunu cinsiyet eşitsizliği yönünden ele almayı uygun buldum.
Şiddet olgusunun çıkış noktasına bakıldığında; bireyin saldırganlık dürtüsü toplumsallaşma sürecinde öğrenilebilmektedir. Bu çerçevede kişinin deneyimlediği kültürel yapı, sosyalleşme süreci, ekonomik faktörler ve aile yapısının çok önemli olduğu görülmektedir.
Peki konumuz olan cinsiyet eşitsizliğinin kadına şiddet olayının temelinde neler yatmaktadır: Özellikle kültürel yapının gelenek göreneğin etkili olduğu, aile içinde cinsiyet ayrımcılığının ön planda olması örneğin kız çocuklarına ailelerin baskı uygularken erkek çocuklarına sınırsız özgürlük vermesi, erkek çocuklarına sünnet törenlerinde çok fazla ilgi gösterilmesi bunun yanında kız çocukları adet görmeye başladığında ise aile büyüklerinden saklanmaya çalışılması gibi.Aileler kızların gece geç saate kadar dışarda kalmasını ayıplarken, erkek çocuğunun sabahlamasıyla gurur duyabilmektedir.
Kadının aile içinde eşitsizliğe dayanan konumu ve ev içinde yapmış olduğu emeğin değersizleştirilmesi, ataerkil bir toplumun güç ve iktidar ilişkisi çerçevesinden bakıldığında kadının üzerinde bir erkek egemenliği hüküm sürmektedir. Kadının ailesinde gördüğü baskı koca evinde de sürmektedir. Erkeğin otoriter olarak kadından kendini üstün görmesi, kadının ekonomik, eğitim yönünden eksik olması aile içinde verilen kararlarda söz sahibi olamaması cinsiyet eşitsizliği göstermektedir.
Ailelere çok büyük iş düşüyor; erkek çocuklarınıza prens gibi davranırken, onlara prenseslere nasıl davranılacağını aile ortamında sevgi ile gösterin. Bırakın erkek ev işi yapmaz demeyi erkek ev işi yapar çok da güzel yapar. Anne olmak görev değil baba olmak hobi olmadığı gibi. Silkelenin ve kendinize gelin tüm cinsiyet eşitsizliğine aile içinde dur diyelim.
Kızlar tüm bu eşitsizliğe karşın sesinizi daha fazla duyurun, okuyun eskilerin söylediği gibi kolunuzda altın bileziğiniz olsun. Meslek sahibi olun kendi kararlarınızı kendiniz verin ve bir erkeğe ‘hayır’ demenin yalnızca hayır demekten ibaret olduğunu onlara anlatın. Sahip çıkmayla sahip olmanın farklı olduğunu yalnız siz isterseniz bir şeyler olabileceğini belirtin. Sesinizi kısmayın kısmak isteyenlere karşı onlardan daha zayıf olmadığınızı gösterin ve en önemlisi siz anne olduğunuzda kadınları seven, onlara saygı gösteren çocuklar yetiştirin…
‘‘Oğullarınıza, karşı cinse saygı duymayı öğretin. Gece yarısı evine dönen kadının ‘‘aranmadığını’’ öğretin. Bir kadının omzuna arkadaş olarak da sarılabileceğini öğretin. Dokunmaktan korkmamasını öğretin. Sevmenin değer verme olduğunu öğretin. Sahip çıkmayla, sahip olmanın farklı olduğunu öğretin. Hiç kimseyi küçük görmemeyi öğretin. Ama bunları önce kendi içinizde ki ‘‘çocuğa’’ öğretin.’’
Sevgiyle kalın..
Klinik Psikolog Gülsüm BİRCAN