Merhaba sevgili okuyucularım bu hafta sizlerle İlber Ortaylı hocamız “Bir Ömür Nasıl Yaşanır” adlı kitabından alıntı bir yazıyla karşınızdayım.
Havalar çok sıcak ve herkes yaz tatili olmasıyla birlikte bu günleri keyifle geçirmek istiyor buna istinaden tatil planları yapıyor. Bu keyifle geçireceğimiz zamanları planlarken farkında mısınız hep birileriyle geçirmek hep birlikte hareket etme ihtiyacı duyuyoruz tam da tek başına keyif yapamama üzerine bir yazı :)
Keyifli okumalar…
İlber Ortaylı yalnız kalmak, insanın kendi kendine vakit geçirmesini bilmesi ve kendisine yalnız kalmayı öğretmesi gerektiği ile ilgili diyor ki:
“Seyahatte, kafanı boşaltmışken iyi düşünürsün; bir yerden bir yere giderken iyi düşünürsün; yürürken, yemek yerken iyi düşünürsün. Tuvalette bile düşünürsün yahu! Ama iyi düşünmek için esasen yalnız kalmak gerekir. Bu temel şarttır, yalnız kalmayı bilmek gerekir. Yalnız kalmayı bilmeyen milletlerden fazla bir şey çıkmaz. Mesela iyi bir düşünür çıkmaz. Maalesef biz Türklerin böyle bir kabiliyeti yok, bu yüzden de bizden iyi bir düşünür çıkmıyor. Aptal olduğumuz için mi? Estağfurullah. Ama şu var; Türk yalnız kalamaz, milletimizde böyle bir huy yoktur. Beraber ders çalışır, beraber yazı yazar, beraber gezmeye gider, beraber aylaklık eder. Türkler sinemaya bile tek gidemez; yalnız kalmayı bilmez, sevmez. Yalnız olmamanın getirdiği garantiye, yani tehlikeden uzak yaşamanın konforuna güvenir. Ama işte bu garantide yaratıcılığı sakatlar, iş çıkarma kabiliyetini azaltır.
Yalnız kalamayan insanın düşünce ve gözleme kabiliyeti yarım oluyor. Bu yüzden ben insanlara yalnız kalmayı öğrenmelerini öneriyorum. Yalnız kalmayı bilmek iyidir, önemlidir; Türkiye gibi bir yerde avantajdır. Zira evlilik müessesesi bile bizde yalnız kalmamak üzerine kurulmuştur. Halkımız evliliğin gerçek mahiyetini anlamaz. Evlenince, kumrular gibi dip dibe oturmaları gerektiğini zanneder. Öyle şey olur mu? Biraz da birbirinden ayrı duracaksın. Nefes alacak, aldıracaksın. Evlilik sürekli dip dibe duracak, yan yana yürüyecek bir şey değildir. Çok açık ki bunun da artık anlaşılması lazım. Tabi herkesin kendisini, yaşamının onda sekizinde aynı yerde bulunması da evlilikle bağdaşmaz.”
Sevgili okuyucularım bunun yanında Yalnızlığı ve tek başına olmayı, kendi başına kalabilmeyi de ayırmak gerekiyor. Kişinin kendi tercihiyle yalnız kalmayı istemesi ve bundan kendi adına hoşnut olması önemlidir. Psikanalist Winnicott kişinin kendi başına olma yalnız kalabilme kapasitesinden bahseder. Winnicott’ un kastettiği kişinin çevresinde insanlar, nesneler olsa da olmasa da kendi başına kalabilmesi ve bunu olumsuz bir deneyim olarak yaşamamasıdır. Eğer bireyin böyle bir tarafı varsa yalnızlık yıkıcı olmadığı gibi tam tersine yararlı ve üretici bir deneyime dönüşür. Ama eğer ki yalnız kalma kapasitesi gelişmemişse yalnızlık yıkıcı bir duruma dönüşebilir. Bu durum kişide anksiyete, panik atak, depresyon ve benzeri stres odaklı bozukluklara sebep olabilir.
Sevgili arkadaşlarım okuyucularım Sizler yalnız kalmak, yalnız kendi kendinize bir şeyler yapmak adına neler düşünüyorsunuz?
Sevgiyle kalın.