Tartışan, yada yakın gelecekte rakip olabilecek iki taraf ile tek tek konuştuğumuzda, konuşan tarafın haklılığına, konuşulan kişinin de haksızlığına şahit olursunuz.
Bakış açısı meselesi ve ilgisinin yoğun olunduğu tarafta, haklı yada haksız olmak değildir sorun.
Yaklaşan yerel seçimler öncesi, seçmenlerin olabildiğince konulardan uzak durup, konuyu muhataplarıyla başbaşa bırakarak ,son aşamada değerlendirmeye tabii tutması en doğru sonuç olacaktır.
İlçemizde, niyetleri Belediye Başkanlığı adaylığına soyunmak olan şahısların, zaman zaman bir araya gelerek kendileriyle ilgili konulara açıklama getirdiği gazeteci arkadaşlarla yapılan görüşmelerden birinde, açıklamalarını haberleştirdiğimiz bir adayın, tapusuz arazi meselesindeki alım-satım hususunda, gündem olan son el değiştirme de yaşanan ücret yüksekliği hususu, konunun muhatabı tarafından, telefonla aranarak gönül koyulması tarzındaki tutumu, bu mesleğin cilvelerinden bir örnek daha teşkil etti. En son aşamada ki şahsın; yapılan açıklamaların gerçeği yansıtmadığını ifade ederek, tek taraflı haber yapıldığı yönündeki serzenişi evlere şenlik bir durumdu. İddiaların kendilerine de sorulması gerektiğini ifade ederek, hedefe konulmak istendik. Bu durumu, kendilerinin bir koz olarak kullanabileceklerini, bu durumda kendilerinin de bir açıklama yapmalarının doğru olacağını ifade etmeme rağmen bir ses çıkmaması, genel toplum psikolojimizin ‘aman bana ne’ vurdumduymazlığına yorumlamama sebep oldu.
Bu tarz olaylar ve başka tanık olduğum sebeplerden dolayı, otuzbir yıllık meslek hayatımda, meslekten uzaklaştığım, soğuduğum zaman dilimleri oldu. Konunun yada sorunun dile getirilmesi, kamuoyunun aydınlanması çabalarımıza, resim çekilmesine bile razı olmayan, isminin ön plana çıkartılarak açıklama yapılmasına müsaade etmeyen, nice vakalarla karşılaştık.
Ele alınan bir konuyu tüm yönleriyle kapsamlı bir şekilde değerlendirmek çok kolay. Ancak toparlamak, sahifeler dolusu yazılması sonrasında, okumayı sevmeyen toplumumuzda, okunması da güçlük teşkil edeceği için, ‘Arif olan anlar’ misali, azar azar başlıklar şeklinde hatırlatma yoluna başvurmak durumunda kalıyoruz.
Maruz kaldığı fikirleri değerlendirebileceği bir dayanağa sahip olmayanlara, kendi içersinde bir takım tutarlılıklar barındıran herhangi bir fikir kabul edilebilir gelenlerin, kulağıyla değil, gözüyle olayları süzgecinden geçirmesi, bilgi edinmesi gerekiyor.
Maalesef, sürecin böyle ilerlediğini belirterek, aksi durumda ‘O şunu dedi, bu onu dedi’ tarzında ki afaki dedikoduları gündeme taşımak, toplumumuzda, kişilerin yıldızının bir anda parlamasını sebep olabiliyor.
Dinlediği kimseyi haklı bulanlar, henüz hayata bakış açısını oturtamamış olanlar olarak değerlendirilebilir.
Sonuç olarak anlatılanlar, her zaman gerçek hikayeden farklı olabilir. Kimden dinlersen onu haklı bulursun. Herkes haklıdır çünkü. Üzerimizdeki ölü toprağından arınalım. Sosyal medyada bilinçli olarak oluşturulan algılar, bizi aldatmasın.
Herkesin, herkes gibi olma tembelliğinden kurtulması dileğiyle…