Tarih boyunca futbol, yalnızca bir spor olmanın ötesinde, sosyo-politik bir fenomen haline gelmiştir. Yugoslavya örneği, futbolun ideolojik mücadeleler ve ulusal kimlik inşasında nasıl bir araç olarak kullanıldığını gözler önüne seriyor. Özellikle Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti dönemi, futbolun siyasetin bir uzantısı haline geldiği ve rejimin ideolojik dinamiklerini yansıttığı bir sahne olmuştur.

1980’lerden itibaren ekonomik krizler ve etnik gerilimler artarken, futbol sahaları da bu gerilimlerin aynası hâline gelmiştir. 1990 yılında Kızılyıldız ve Dinamo Zagreb arasında oynanan unutulmaz maç, Yugoslavya’nın dağılma sürecinin sembollerinden biri olmuştur. Sahada çıkan olaylar, Sırp-Hırvat çatışmasının erken işaretlerinden biri olarak tarihe geçmiştir.

Yugoslavya’nın dağılma sürecinde olayların fitilini ateşleyen sembolik bir futbol maçı olduğu sıkça dile getirilir. Bu olay, 13 Mayıs 1990 tarihinde Zagreb’deki Maksimir Stadyumu’nda Dinamo Zagreb ile Kızılyıldız Belgrad arasında oynanan karşılaşmadır.

Maç başlamadan önce Kızılyıldız taraftarları stadyumda taşkınlık çıkarmış, tribünlere ve sahaya zarar vermiştir. Bu taşkınlıklar, Hırvat taraftarların tepkisiyle büyümüş ve sahada şiddet olayları patlak vermiştir. Dinamo Zagreb’in efsane oyuncusu Zvonimir Boban, bir Hırvat taraftarı polis şiddetinden korumak için bir Yugoslav polis memuruna uçan tekme atmıştır. Bu an, Yugoslavya’nın çöküşüne giden yolda simgesel bir görüntü olarak hafızalara kazınmıştır.

Bu olaydan sadece birkaç ay sonra Slovenya ve Hırvatistan bağımsızlıklarını ilan etmiş, ardından Yugoslav Savaşları başlamıştır. Maksimir Stadyumu’ndaki bu maç, sadece bir futbol karşılaşması değil, aynı zamanda Yugoslavya’nın çözülüşünün sembolü olarak tarihe geçmiştir.

Bu tarihi olayı anlatmamın sebebi, ülkemizde futbolun bazı kişiler tarafından kaosa sürüklenmek istenmesidir. Taraflar ve taraftarlar sürekli birbirini suçlamakta, çatışma ortamı yaratmak için ellerinden geleni yapmaktadır. Artık taktik analizlerden ve takımların oyunundan çok hakemler, TFF ve MHK yöneticileri konuşulmaktadır. Türk futbolu, tabiri caizse diken üstünde bir süreçten geçmektedir.

Futbolseverler olarak bu algılara gelmeyelim, bazı ellerin çıkarmak istediği kaosa alet olmayalım. Futbolun bir eğlence, bir spor olduğunu unutmayalım.

Yazıma son verirken, ülkemizde artık şahısların konuşulmadığı, futbolun sportif yönüyle tartışıldığı yarınlar dilerim. Sporla ve sağlıkla kalın.