Merhaba sevgili okuyucularım bu hafta sizlerle ‘Aşk’ hakkında konuşalım istedim. Biliyorsunuz dün 14 Şubat Sevgililer Günüydü.
Aşk bir güne sığar mı?
Peki sevgililer gününde hediyeleşmeyince, unutulunca yapılan tripal davranışlar küsmeler?
Sadece o gün için yapılan tüm davranışlar; hediyeleşmeler, kucaklaşmalar, özenle hazırlanmış yemekler, vb., duygular; sevgi sözcükleri, iki kişinin birbirine yansıttığı aşk dolu duygular…
Ya peki, ertesi gün ve sonraki günlerde karşımızdaki kişi aşk sevgi dolu değil mi? Sadece bir güne mi özel, sevdiğim dediğimiz kadın ve erkek için özel hissettirilmek?
Hep aklıma aşk ve sevginin ilgi ve emek eşliğinde büyüdüğünü, güçlendiğini düşündüğümde Cengiz Aytmatov’un ‘‘Kırmızı Eşarp’’ kitabından sinemaya uyarlanmış ‘‘Selvi Boylum, Al Yazmalım’’ da delice aşık olduğu İlyas’ın yıllar sonra karşısına çıkması o zamana kadar çocuğuna babalık yapan tüm ihtiyaçlarına koşan, emek veren, güven veren adamın yani Cemşit’ in arasında seçim yapıp aşkını kalbine gömüp, kendisine veçocuğuna sevgi, güven ve emek veren kişiyi seçmişti. Selvi Boylum Al Yazmalım’ ı ilk izlediğimde Asya’nın bu tercihi bana İlyas ve Asya Aşkına yapılan bir haksızlıkmış gibi gelmişti.
Oysa ne diyordu Asya:
‘‘Sevgi neydi? Sevgi sahip çıkan, dost, sıcak insan eli, insan emeğiydi? Sevgi iyilikti, sevgi emekti.’’
Evet Asya kalbindeki aşkı gömüp, çoşkun akan dereyi durdurup, ona iyilikle kucak açan onu koruyup kollayan tüm ilgisini ve sevgisini ona vermeye çalışan Cemşit’i seçmişti.
Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Siz olsaydınız Asya’nın yerinde tercihiniz ne olurdu?
Siz tercihinizi düşünürken, Çağımızda bir güne sığdırılmak istenen Aşk hakkında, geçmiş ve günümüzde hala düşünce ve fikirleriyle bize ışık olmayı başaran bazı düşünürlerin sözlerine bir bakalım:
Erich Fromm, Sevme Sanatı kitabında; ‘‘Çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının, evindeki çiçekleri sulamadığını fark eden insanlar, onun sözlerinin içtenliğine inanmazlar.’’
Marx, sevgi konusunda ‘‘Sevginiz, karşılığında sevgiyi yaratmıyorsa, güçsüzdür.’’
Marx’ın bu sözleri şöyle dura dursun Şems ise, ‘‘Aşık olmakla sevmek arasında fark nedir?’’ diye soranlara: ‘‘Senin baktığına herkes bakar; ama senin onda görebildiğini herkes göremez. Herkes aşık olabilir; ama hiç kimse senin gibi sevemez. Tek fark sensin. Seni özel kılan sevdiğin değil, sevgin…
Şems için aşk; ‘‘Sanmayasın ki; aşk akıl işidir. Gül ki her gönlün mürşididir. Kimini kokusuyla şad eder. Kimini de dikeniyle irşad eder.
Mevlana için Aşk; ‘‘Topuklarından etine kadar işlemiş bir nasır gibidir. Ya canın acıya acıya adım atacaksın, ya da canını acıta acıta söküp atacaksın. İki yolda da tek bir gerçek olacak; canın çok ama çok acıyacak…’’
Faulkner ise aşk için; ‘‘Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde yaşayamayacaktı.’’ der.
Aşk yüzyıllardır; hikayelerde, türkülerde, şarkılarda, ozanların ağıtlarında, şiirlerde, bir ney sesinde yaşıyor ve biz hep o güzelim aşklara tanıklık etmeye devam edeceğiz.
Sevgili okuyucularım, aşk hakkında her çağın insanları birçok söz söylemiş söylemeye de devam edeceklerdir. Yani yüzyıllara sığmayan aşk bir güne sığar mı?
Aşk ne şarkılarla, ne şiirlerle, ne filmlerle, ne hikayelerle,ne de kitaplarla sınırlı, Aşk sonsuzlukta…
Aşk bu kalemi aşar diyorum ve Şems’in sözleri ile yazıma son veriyorum.
‘‘Aşkı kalem yazmaz ki kitaplarda bulasın.’’
Yılın bir günü değil, tüm günleri Aşk ve Sevgiyle kalın…
Sorularınız ve online terapi için; 0546 939 9550
Klinik Psikolog Gülsüm Bircan