“Ne olursan ol yine gel” diyen Mevlananın bu çağrısı insana çağrıdır. İşin temelinde önce insan olmak vardır. İnsan olabilmek için insan olarak doğmak yeterli değildir. İnsan olmanın kendine has özellikleri insana kazandırılırsa insan olunur. Bu özelllikleri kazanmak için uğraş verir, okula gider, öğrenir, öğrendiklerimizi hayata geçirir, yaşarız.
İnsan olmaya ilişkin öteden beri bir öykü anlatılır. Bir öğrenci ilkokulu bitirmiştir. Babası onun ortaokula gönderir öğrencinin ortaokulda dersleri iyidir. Ortaokulu bitirince iyi bir not ortalamasıyla liseye girmiştir. Lise öğreniminde de aynı başarıyı sürdürmüştür. Yüksek öğrenimde Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu yönetiminde okumaya hak kazanmıştır. Burayı da başarı ile bitirdikten sonra bir ilçe merkezine kaymakam olarak atanmıştır.
Kaymakam ilçede devletin temsilcidir. İlçenin yönetiminden sorumludur. İlçede bulunan kamu birimleri kaymakama bağlı olarak çalışır. Hizmetler böyle görülür.
Sözün kısası kaymakam ilçede büyük adamdır. Herkesin gözü kaymakamın üzerindedir. Yakından takip edilir. Ne yaptığını bilendir. Geniş bir odası, gösterişli bir makamı vardır. Kaymakam budur. Etkilenir, imreniriz.
Böyle bir kaymakam geldiği noktayı bulunduğu makamı babasına göstermek ister. Babasının getirilmesi için birisini gönderir. Kaymakamda olsa babanın bu şekilde çağrılması babanın hoşuna gitmez. Bu durum geleneksel yaşantımıza da uygun düşmez.
Baba “Oğlum kaymakam olmuş ama kusura bakmasın adam olamamış, ben gelemem diyerek geleni geri çevirir. İnsan olmaksa adam olmanın ötesinde ayrı bir çizgidir.
Geçen yıl Ankara kitap fuarında Üstün Dökmen’in konferası vardı. Bu konferansta bende bulundum. Üstün Dökmen çocuklarla ilgili konuştu. “Çocukları adam yerine koyun” dedi. Çocukların adam yerine konulması onların önemsenmesi değer verilmesiydi. İnsan olmak önce adam yerine konulmaktan geçiyordu.
Bu söz çocuklar için geçerli olduğu gibi yetikşinler içinde geçerliydi. İnsan olarak birbirimizi önemsemeli, değer vermeli, saygı duymalıyız. İnsan yaratılan varlıklar içinde en mükemmeli olduğuna göre insana duyulan sevgi ve saygı Tanrı’ya olan sevgi ve saygının işareti değilde nedir?
Öyle ise insan denildiğinde orada durmak, çok düşünmek insan olarak o gün ne yaptığımızı sorgulamak, bir bakıma kendimizi yargılamamız gerekmiyor mu? Bu konularda kafa yormak insan olmanın verdiği bir sorumluluk değil mi?
Yeni yıl yeni bir anlayış, yeni bir düşünce yeni bir yaklaşım, farklı bir anlayışla hayata bakmak demektir. Yeni yılın dünden ve önceki yıldan farkı olmalıdır. Önceki yaşananları aynen yaşayacaksak yeni yıldan hiç bir kazancımız olmaz, hayal kırıklığı yaşarız.
Yaşananları anımsadığımızda bir önceki yılın iyi geçmediğini gördük. Umutlarımız bitmeden yılın bitmesini istedik.
Önceki yıllarda yapılan hatalar bundan sonra inşallah sürdürülmez. Yeni yıl yeni düşünce demekse yeni ve tutarlı, politikalarla aklın en iyi kullanılmasıyla çıkar yol bulunabilecektir. Yarınlar istenilen şekilde kurulabilecektir.
Bunun dışında herkes kendisini içsel bir sınavdan geçirip temiz kalmayı başarabilirse güzel yarınlar beklenenden, daha kısa sürede yaşanablicektir. Hayattan beklentimiz olduğu gibi yeni yıldan da beklentimiz vardır. Akla dayalı istekler yerini bulacaktır. Yeni yılda ve her zaman kendimize “ben kimim” diye soracak olursak hayatın akışı hep ileri olacaktır.
Yeni yılımız kutlu, yaşantımız mutlu olsun.