İnsan, en gelişmiş canlı örneği olarak bilinir.Gerçekten öyle midir? En gelişmiş canlıların daha çok hayvansal özelliklerden sıyrılması gerekmez mi? Kendi cinsinden başkalarına eziyet etmek, şiddete başvurmak, arbalık, zorbalık, kabalık, barbarlık gelişmiş olan canlı türünde fazlaca bulunursa durum ne olacaktır. Bu hususların gelişmiş olan insan türünde bulunması bu canlı türüne gölge düşürmez mi?
Yaşadığımız mahalleye, köye, kasabaya, kentlere baktığımızda insan türünün değişik örnekleriyle karşılaşırız. Görünüşü insan olupta, bu görünüşün hakkını verenler olduğu gibi görünüşü insan olduğu halde insanlığa çok uzak olanlarında bulunduğu zaman içinde görülen hallerdir.
Bu gibi davranışları benimseyenler bir başkasına bir sebeple saldırmaya hazır olan hasta insanlardır. Bu insanların öfkeleri tavan yaptığı için öfke patlaması yaşarlar. Öfkelerine yenik düşmenin acizliği ile hareket ederler. Bir başkasına zarar vermek için programlanmış halleri vardır. Özel programlar uygulanırsa topluma kazandırılabilir.
Benciliğimiz bizi esir alır, yaşantımız bencilliğimizin sınırı içinde kalırsa insan olmanın gereklerine elbette yabancı kalınmış olacaktır. İyimser bir yaklaşımla insanların aydınlık yüzü daha fazladır. İnsanın aydınlık yüzü ay ışığı gibi diğer insanlara doğacaktır. O zaman insan öz varlığı ile buluşmuş olacağından artık kötülüklere yer kalmamış veya kötülükler kısmen de olsa azaltılmış olacaktır.
Yaşamın anlamı bilinmeli ve görülmelidir. Neydi yaşam? İnsan olmak neydi? Bunlar düşünülmelidir. Bu sorulara yanıt bulabilirsek yaşamı doğru sorgulamış oluruz.
Yaşadığımız bu günlerde kabul edilmesi zor hastalıklardan birisi de gücü ellerine geçirmiş olan güç sahiplerinin kamuya ait kaynakları har vurup, harman gibi savurmasıdır.
Bu durum son yıllarda örnekleri sık sık görülen hastalıklardan olup, kamu kaynaklarında zarara yol açanların verdikleri zararı nasıl içlerine sindirdiği araştırılmalıdır.
Tutarsız tarım politikaları sürdürülürse çiftçiler, üreticiler ülkeye yetecek kadar üretim yapamazlar. Üretim yeterli değilse yoksulluk artar, işsizlik çoğalır. Yoksulluğun ve işsizliğin artması insanların sıkıntıya sokulması anlamını taşır. Oysa, insan olmaya geldim diyebilmek için refahtan pay almak, yoksulluğun ve işsizliğin yaşanmadığı ortamlarda dengeli yaşamaktır.
Topraklarımız en rasyonel şekilde kullanılmalı, su kirliliği yaratılmamalı, ağaçları kesmek şöyle dursun sayıları her geçen gün arttırılmalıdır. Doğal kaynakların kıymeti bilinmeli, en ekonomik şekilde kullanılmalıdır.
Güzellikler hep yaşatılmalı, hava, toprak, su, hayvanlar, bitkiler yaşam düzeyine göre dengede tutulmalıdır.
Dilimiz, kültürümüz birbirimize duyduğumuz yakınlıktır.
Kültürümüz,duygu ve düşünce birliği yaratır. Yaşamı kültürümüz doğrultusunda bir bütün olarak götürebilmemiz sağlanmalıdır.
Derece derece okullarımız, her meslek grubuna göre yetiştirilmiş öğretmenlerimiz vardır. Okul için, öğretmen için, ortak payda önce insanlık değil midir? İnsanlığın yükselmesine ilişkin katkımız olsun diyorsak “İnsan olmaya geldim” söylemini şarkılaştırmak veya türküye dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Birçok kesimde “insan olmaya geldim” türküsü veya şarkısı gereksinim olarak söylenmelidir. Bu şarkının içselleştirilmesiyle sağlıklı ve huzurlu bir toplum yaratılabilecektir.
Yalanlar, yanlışlar her gecen gün artıyorsa, çalanların sayısında düşme yok, çoğalma varsa, doğrular makbul değil, yanlışlar prim yapıyorsa, şiddet durmadan çoğalıyorsa, çirkinlikler, kötülükler diz boyu almış başını ışık hızında gidiyorsa, bütün bunların bir sorumlusu olmalı? Başta siyasiler, din adamları, öğretmenler, toplum bilimciler olmak üzere kendi adımıza bu sayılan hususlara ne kadar yakın ve ne kadar uzak olduğumuz sorgulanmalıdır.
Günümüz koşullarında teknoloji insan yaşamına iyice girmiştir. Yaşayan bütün insanların ulaştığı bilgilere ulaşılmış, bu bilgileri sistem içine sokularak kullanılabilir hale getirilmiştir. Şartlar ağırlaşmış olsa da daha sağlıklı, daha uzun süreli bir yaşam insanlarımızı beklemektedir.
Yaşam üzerinde daha etkin ve daha etkili bir egemenlik kurulmuştur. Nereden bakılırsa, ne yapılırsa yapılsın “insan olmaya geldim” diyerek en zor koşulların yenilmesi mümkün olacaktır” SEVGİLERİMİZLE.
Tel: 0539 979 35 29
Cafer GÜNDOĞDU