Sevgili DİKENLİ FIÇI okurları, yazılarıma izinlerinizle bir süre ara vermek zorundayım…

Zira her bir yazı yazarını yolculuklara çıkartır… Yazmak, zor, zor olduğu kadar da bilgi ve belge gerektiriyor…

Atıf Hoca ile başladığım Portre Yazımı’na bir süreliğine ara veriyorum… Yazdığım her bir portrenin kendi içinde dinamikleri vardı…

Atıf Hoca’nın samimiyeti, çalışkanlığı ve dürüstlüğünü anlatacak kelimeler yok… Murat Ant kardeşim de öyle. Emeği ile geçimini sağlayan bir adamın, hayata bakışı, eşiyle kurmuş olduğu iletişim ve saygı ve kendi müziğini yoğuruş biçimi gerçekten heyecan verici… Yine Cahit Bey’in öyküsünü iki yazıya sığdırmak zordu… Bir başarı hikâyesine konuk olmakla beraber, her bir tarım süreci, gerçekten kendini dinlettiği kadar da öyküsü tüm tarımcıların ilgisini üzerinde topladı… Aynı zamanda yazdığımız Orhan Yayık kardeşimin yaptığı sazlara ne demeli… “Sanki müziğin tarihi var” dedirten bir başkalık vardı… Samimiyet ve sahicilik üzerinde yürüyen bir yazı oldu… Yine son olarak yazdığım ve uzun soluklu bir yazıya dönüşen Bilgenoğlu ailesinin öyküsü… Bu öyküyle kurulan NAZİLLİ SÜMERBANK DOKUMA FABRİKASININ öyküsünü anlatmak da: EMEK EN YÜCE DEĞERDİR, deyişine zemin hazırladı…

Sırada yazacağım çok PORTRE bulunuyor… Temel ilke: KAMUSAL FAYDA…

Ve kendi alanında mesleğine saygı duyan, mesleğini geliştiren ve bir DEĞER ortaya koyan arkadaşlarımızın, meslek sahibi olanların, firmaların, kurum ve kuruluşlarının öyküsünü de yazıp Kumluca’nın belleğine bir kayıt koymak istiyoruz…

İstiyoruz ki, gün gelir yazdıklarımız- çizdiklerimiz bir akademik çalışmaya ışık olur…

Bu bölgenin Entelektüel hafızasına bir incelik ve hassasiyet koyabilmenin elbette heyecanını yaşarız… Bu konuda bütün önerilere de açık olduğumuzu söylemek isteriz…

Hayat akıp gidiyor…

Bu akışın içinde de değerler ve korunması gerekenler ıskalanıyor… 

Günlük rutinin dışına çıkıldığında olgunlaşıyor bir yığın değer… Bir adım ‘geride’ olabilmek gerekiyor. Bakış açısını değiştirmek, olan biteni anlayabilmek ve kolektif kabalıktan uzaklaşabilmek için de gerekiyor bir ‘adım’ geride olabilmek… Gerilemekten söz etmediğimi anlamışsınızdır…

Günlerce, haftalarca, aylarca yazı üretip sizlerle paylaştık… Çok da “Teşekkür” aldık… Arayıp soranlar oldu… Gazeteciliğe de bu bölgeye de ÖYKÜ YAZINI ile birlikte bir bakış açısı getirdik diye düşünüyoruz…

Yerel Gazetecilik genellikle küçümsenir. Oysa haberin kaynağı da buradadır… Ele alış biçiminizle de EVRENSELLİĞE taşırsınız her bir yazıyı ya da haberi… Yeter ki, gerçek gazetecilik yapılsın ve Halkın Haber Alma Özgürlüğüne darbe vurulmasın… Analiz de yapılsın, Sentez de… Eleştiri de…

Bizler böylesi bir gazetecilik ülküsünü temel aldık… Yazdıklarımız ve konu ettiğimiz hemen her bir unsurun; kamu yaşamına faydası olduğunu gördük… Bu yüzden de farklı olduk…

Kısa bir ara…

Daha da zengin içeriklerle buluşmak ve buluşabilmek dileklerimizle…

Vesselam…

KÜÇÜK BİR ÖZÜR

Bilgenoğlu ailesini yazarken isimler bana söylemeden yer değiştirmiş, yazıya ayık yakalanmanın ruh halleri işte… Bu yüzden de İbrahim Bey arayıp söyledi. Bakın neler söylemiş:

1-İlk kızları 1977 yılında dünyaya gelir… Evren Hanım da müzisyen kimliğiyle birlikte Prof. Dr. olarak viyola sazının en üst perdesindedir. Ankara Devlet Konservatuarında Yaylı Çalgılar Bölüm Başkanı olarak görev yapar…

2-1980 yılında da Burcu doğar. Burcu Hanım da Devlet Konservatuarında Akademik Orkestranın başkemancısıdır.

3- Ümran Karakaş isimli öğrencisini anmadan geçmez… Bu kız çocuğunun yetenekleri ve öğrenciliği sırasındaki tutum ve davranışlarını çok iyi gözlemler bilge öğretmeni… Okul birincisi olan Ümran, TUBİTAK’ın açtığı bursluluk sınavını kazanır. Liseyi ve üniversiteyi TÜBİTAK bursuyla okur, şu an İzmir’de fizik öğretmenidir.

4-Gene Evciler’de Aynur Apaydın ismindeki öğrencisinin Okuyacak maddi durumu yoktur. Onun yaşamına da aydınlık taşıyor… O aydınlık da Aynur Hanım’ı APAYDIN yapıyor…

 Ahmet Hocam, düzeltmeler yukarıdaki gibi. Tekrar zahmete sokmak istemezdim sizi bağışlayın. Selam ve sevgilerimle.