Ana baba ocağında ilk aklına gelenlerden birisi “Ben bir işle uğraşacağım ama ne olmalı…” Sorusunu sorar kendine… Kendi kendinin iç sesiyle şunlar yankılanır:

“-Benden Polis olmaz…

-Benden asker olmaz…

-Benden memur olmaz…

-Benden mesai insanı da çıkmaz!”

Analize bakar mısınız? Kendi iç sesini dinlerken “benden neler olmaz” vurgusuyla başlıyor…

Siyasal da hoca olmak geçiyor içinden. Ekonomi, Maliye ilgisini çekiyor… Sonradan sonraya benimsiyor Ziraat Mühendisliğini… Kumluca, onun planlı programlı adım atmasını bekliyor… O bozulan Pamuk Tarlaları var ya, işte orada başlıyor ufuk genişliği… Harabatından çıktığı yıllar olur bu yıllar… Kendi kabuğunu kırmıştır… Ruhunun katmanlarına dalıp çıkarken, bir bölgeye UMUT olacağının hiç de farkında değildir… İşte öyle bir mevsimin o gününde var olan ”haline bir kabul gelir…”

Her köylü gibi her komşuları gibi o da başlıyor sera işine… Zamanla tıkanıyor bu sera işi…

Yetmiyor ona hemen herkesin yaptığı işin devamcısı olmak… O kendi yaratıcılık serüvenine yani Rönesanssına doğru yola çıkmak ister…

Sonrasında başlıyor fidecilik işi… Maki Fide firmasıyla da aklınıza gelen hemen her türlü sebzenin fidesi üretilmeye başlar… Bu konu da hayli ufuk genişliği isteyen bir olgudur… Zamanla bu iş de Kahramanımıza “tekrarın tekrarı gibi…” Gelmeye başlar…

“Ben öyle bir iş yapmalıyım ki, Kumluca’da ilk olsun ve yeni bir gelir kapısı olsun… Katma değer üretsin ve sesini diğer ilçelerden daha gür duyursun…”

Öyle de yapar ve Atlas Tarım bünyesinde, 2007’yılında AGRECO’yu oluşturur… Kısa zamanda da ihracat kapıları açılır… Öncelikle Almanya’ya, Ukrayna’ya, Romanya’ya, Çekya’ya, Polonya’ya ve İsviçre gibi Avrupa ülkelerine Kumluca’nın patlıcanı, biberi, domatesi, kabağı, salatalığı ve narenciyesi gönderilir…

Büyük bir olay olur Kumluca çukurunda…

Çünkü kendi iç sesinin ufuk yolculuğu böyle bir olguya zemin hazırlamıştır… Bu başarısını da “Solcu bir bakış acısının zenginliğinden aldığını” hemen her bir noktada söyler… “

Devrimci olmak, üretken olmak, yaratıcı olmak ve disiplinli olup örgütlenme kapasitesinin doruk noktalarında olmaktan geçtiğini” söyler…

An itibariyle tam üç yüz emekçiye iş verir…

Arada bir panellere, konferanslara katılıp Kumluca’nın Tarım Öyküsünü anlatır… Tarım literatürünün hemen hemen tüm hassas noktalarına vakıf olur ve gitmediği ve görmediği tarım potansiyeli taşıyan ülke kalmaz…

Bu da onun Rönesanssıdır…

Vesselam…