Koronavirüs salgından sonra yaşamın eskisi gibi olmayacağına dair açıklamalar yapılıyor. Covid-19 salgını dünya genelinde büyük can kayıplarına neden olmuştur. Bu virüs sinsi, kalleş bir düşman gibiydi. Nereden ve ne zaman nasıl geleceği belli olmayan bir düşman…
Bu salgın ileri düzeyde teknolojiye rağmen insanların böyle bir olay karşısında ne kadar çaresiz olduklarını göstermiş oldu. Söz konusu salgın, zengin fakir ayrımı gözetmeden diyar diyar, ülke ülke dolaştı. Açık bulduğu her kapıyı çalıp durdu. Ben buradayım dedi. İnsanları korkuttu. Çaresiz kalan insanlar çareyi birbirinin derdine koşmakta buldu.
Salgın yavaş yavaş geçip bittikten sonra da insanlar birbirlerini yardımına koşmalıdır. Salgın insanların eski alışkanlıklarını ve tercihlerini değiştirmeleri ile önümüzdeki günlerde yaşam çok değişecek demektir.
Gönlümüz yaşanan olumlu şekilde değiştirilmesinden yanadır. Yalanlar dolanlar yaşamdan kalksın isteriz. Hile hurda, hainlik bitsin isteriz. Bir de ikiyüzlülük ortadan kalkarsa yaşamanın tadı değişmiş olur.
Yeni yaşamda küçük çıkar hesapları yapılmamalı benlik, bencillik ikinci planda kalmalıdır. Kalleşlik yaşanmamalı sadelik ve samimiyet kurulmalıdır. İnsanlar kendi alışkanlıklarının bilinci ile sorumluluklarına gönüllerinde duymalıdır.
Bu cümleden olarak zafiyet taşıyan, istismara yol açan bazı konulara değinmek istiyorum. Din, toplumsal bir kurumdur. Ahlak esasına dayanır. Sevgidir, barıştır, haktır, adalettir, arınmadır. Nefsime vicdanların temizliğidir.
Din düşmanlık yaratmaz. Düşmanlık yaratılıyorsa, sebep olanlar dini kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyenlerdir. Dindar ve inançlı olmak dinsel kurallara bağlı olmaktır. Dindar ve inançlı olanlardan tutarlı olmaları beklenir.
Ahlak yalnız cinselliğe dayandırılamaz insanı değerlerde ahlaklı olmayı sağlayacaktır. Dindar ve inançlı olanların iyi ahlaklı olduklarının peşin peşin kabul edilmesi yanılgıya sebep olmaktadır.
Bu yanılgı ahlakın dinsele dayandırılmasından kaynaklanmaktadır.Hâlbuki insanı değerlerde kişilerin ahlaklı olmasını sağlayacaktır.
İnsanlardan sağlıklı, kişilikli ve tutarlı olmaları beklenir. Böyle insanların bulunması toplumun yapısına bağlıdır. Toplumun sağlığı bozuksa bu bozukluk insan davranışlarında bazı çarpıklıklar yaratacaktır.
Süte su katılarak sütün çoğaltılıp satılması ahlaki bir davranış değildir. Hile ile kazanç elde etmek açıkgözlülük olarak kabul edilirse, süte su katarak satış yapanların sayısı artacaktır. Bunun açıkgözlük olmayıp ahlaka uygun bir davranış olmadığı baştan kabul edilerek konuya sesini kazandırılmalıdır. Hileli yollardan kazanç sağlayanlar hoş karşılanmamalı, kendilerine mesafeli durulmalıdır. Düşkünlük böyle kişilere karşı mesafeli durmak, tavır koyarak cezalandırmaktır.
Burada önemli olan süte su katmayı düşünmeyecek insanların yetiştirilmesidir. Bu da ancak insan davranışları özü ile ele alındığında mümkün olacaktır.
Yaşamın olumlu doğrultuda değiştirilmesi gönüllerimizden geçen arzudur. Salgından önce, salgından sonra derken bugüne kadar yaşanılan süreçte çok tahrikâtlar yaşandı. Doğa çevre ve insanlar çok haksızlığa maruz kaldı. Yanlışlıklar yaşandı. İnsan merkezli bir yaşamdan uzak kalındı.
Haset, açgözlülük darlık bir maharetmiş gibi ön planda tutuldu. Oysa iyilik, güzellik, yardımseverlik, eşitlik özgürlük ön planda tutulmalıydı. Yaşam akıl, bilim ve bilinç üzerine kurulmalıydı.
Salgından önce yaşanan olumsuzluklar, salgından sonra yaşanmayacak olursa ileri düzeyde bir yaşam kurulabilecektir. Bunun için yeni düşünceler geliştirilmeli, yeni alışkanlıklar kazanmalı, yeni bir yol ve yöntem izlenmelidir.
Salgından sonrasında eskiden sürdürülen ne varsa aynen sürdürülmesi, yeni salgınlar yaratacaktır. Salgınların sebepleri arasında yaşanan çirkinliklerin büyük payı olduğunu unutulmamalıdır.
İyi değerlerin hüküm sürdüğü, taze, güzel ve güneşli günlerin yaşanması iyi ve akıllı insanlara görev düşmesiyle yerine getirilmiş olacaktır. Aydınlık ve sağlıklı günler dilerim. Sevgilerimle…
Cafer Gündoğdu