Toplumların millet haline gelebilmesi dile bağlıdır. Dil, aynı insan toplulukları arasında ortak duygu ve düşünceyi sağlayan bir araçtır. Bu nedenle milliyetçiliğin de Türkçülüğün de temelinde dil yatar.
Türk dili, dünyada yaşayan diller arasında en eski olanlarından birisidir. Bu nedenle kendi dilimizin kaynaklarını özenle yaşatabilmemiz, gelecek kuşaklara aktarabilmemiz gerekir ki gelecek kuşaklar bilinçli bir şekilde hayat sürebilsin ve geleceğini daha emin adımlarla inşa edebilsin. Biz bugün Türkçe deyince ne anlıyoruz düşünmemiz gerekir. Dil yalnızca ekten, kökten ve bir tarihten oluşan kuru bir varlık mıdır; yoksa Türk’ü Türk yapan, İngiliz’i İngiliz yapan, Arap’ı Arap yapan canlı bir varlık mıdır?
Elbette dil bizi biz yapıyor. Şunu unutmayalım alfabe ve dil ile milletler yok edilebiliyor. Kültürü olmayan bir millet tarih sahnesinden siliniyor. Bugün Suriye, Mısır, Kuzey Afrika, Filistin’in konuştuğu, yazdığı dil Arapçadır. Ancak onların etnik kökenleri Arap değildir. Onlar Arapça karşısında kendi dillerini koruyamadıkları için Araplaşmıştır. Stalin’in 20.yüzyılda Türkistan’ı parçalamak için uyguladığı dil politikası da böyleydi. Sovyet Rusyası amacına ulaştı diyebiliriz ki Sovyet okullarında yetişen birçok Kazak, Kırgız, Özbek kendini Türk olarak görmemektedir. Bugün Çin’in Uygurlara uyguladığı dil politikası da maalesef böyle. Doğu Türkistan’da Türkçe öğrenilmesi ve öğretilmesi yasaktır. Bu nedenle çoğu aydın Çin’in toplama kamplarında öldürülmektedir. İran’ın Tebriz’de uyguladığı politika da aynıdır. İran’da Türkçe öğrenmek dahi yasaktır. Dil üzerinden dönen siyaset işte böyledir. Konumuzdan ayrılmamak için bu kadarıyla yetineceğiz.
Türkler, Müslümanlığı benimsediği zaman da birçok Arapça ve Farsça kelimeler Türkçeye girmiş, Türkçe kelimeleri unutturmuştur. Ancak yine de Türkçe, Kaşgarlı Mahmut, Ali ŞirNevaî, Kahramanoğlu Mehmet Bey ve Atatürk gibi bilinçli kimselerin bilinciyle varlığını koruyabilmiştir.
Türkçe dar anlamıyla Türkiye’de Türklerin konuşup yazdığı dildir. Fakat biz geniş anlamıyla bunu düşünmemiz lazım. Türkçe geniş anlamıyla tüm Türk dünyasını içine alan bir dildir ve dünyada en çok konuşulan 5. dil olma özelliğine sahiptir. Türkiye Türkçesi, Türkçenin yalnızca bir koludur. Türkçe denilince Kazakça, Kırgızca, Özbekçe, Tatarca, Azerice, Uygurca ve diğer lehçelerin de Türkçenin bir kolu olduğunun bilincine varmamız gerekir. Günümüzde Yeni Türkçenin sınıflandırılması şöyledir:
Kuzey ve Doğu Türkçesi
Harezm Türkçesi
Kuzey Türkçesi
Kıpçak Türkçesi
Kuzeybatı Türkçesi
Karay Türkçesi
Kırım Türkçesi
Karaçay-Balkar Türkçesi
Kumuk Türkçesi
Tatar Türkçesi
Başkurt Türkçesi
Kazak Türkçesi
Karakalpak Türkçesi
Nogay Türkçesi
Kırgız Türkçesi
Kuzeydoğu Türkçesi
Güney Sibirya Türkçesi
Altay Türkçesi
Hakas Türkçesi
Şor Türkçesi
Tuva Türkçesi
Doğu Türkçesi
Çağatay Türkçesi
Özbek Türkçesi
Yeni Uygur Türkçesi
Sarı Uygur Türkçesi
Salar Türkçesi
Batı Türkçesi
Oğuz Türkçesi
Batı Oğuz Türkçesi
Eski Türkiye Türkçesi
Osmanlı Türkçesi
Türkiye Türkçesi
Gagavuz Türkçesi
Azerbaycan Türkçesi
Doğu Oğuz Türkçesi
Halaç Türkçesi
Horasan Türkçesi
Türkmen Türkçesi
Kaynaklar
Mesut Şen, Türk Dilinin Dünü ve Bugünü El Kitabı, Post Yayınları, İstanbul 2019.
Şafak KARAKOÇ