Yalnız Antalya ve çevresinde değil tüm Türkiye’de yabancı dilde tabelaların sayısı gittikçe artıyor. Bunun bir nedeni de ana dili sevgisindeki bilinç körlüğünün neden olduğu yabancı dil tutkusundan kaynaklanmaktadır. Tanzimat Döneminden itibaren Fransızca, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra da İngilizce başta olmak üzere Batı dillerine olan özenti kendi dilimize olan güvenimizi sarsmıştır.

1930’lardan 1980’lere kadar yürürlükte olan 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanunun 21. maddesi; dükkânların, ticarî ve sınai kuruluşların ve serbest meslek erbabının çalıştıkları yerlerin kapılarına asılacak levha ve tabelaların Türkçe olmasını şart koşmuştur. Ancak bu kanun geçerliliğini yitirince yabancı dilde levhaların önüne geçilememiştir. Bu Türk dili için tehlike oluşturmaktadır. Türk Dil Kurumu çok uzun zamandan beri bu sorunu gündeminden ayırmamakta, toplantılarda, panel ve konferanslarda bu soruna değinmektedir. Ancak işin önemi gereği gibi anlaşılamamıştır. Maalesef sorun çözülememiş, başta İngilizce olmak üzere Avrupa dillerine duyulan büyük merak iş yerlerinin tabelalarına yansımıştır.

Bu sorunla Antalya ve çevresinde de acıklı bir şekilde yüzleşmekteyiz. Antalya’nın turistik bir bölge olmasının da bir etkisinin büyük bir rolü vardır. Özellikle turistlerin ilgisini çekmek için otel, pansiyon ve kafelerin isimlerinin büyük bir kısmı yabancı kelimelerden oluşmaktadır. Tamamen yabancı sözlerden oluşan tabelalar bir yana Türkçenin yapısına ters düşecek şekilde yarı Türkçe yarı İngilizce tabelalar da son yıllarda artmıştır. Özellikle “kafe”nin “cafe” biçiminde yazılması iş yeri sahiplerince daha modern gözüyle bakılmakta, daha fazla müşteri çekeceği inancına kapılmaktadır. Türkçe kelimelere eklenen İngilizce çoğul eki görevindeki “s” eki de (Bebek’s, Butik’svb) günümüzde birilerince daha sempatik gözükmektedir. Bu yanlış görüş ana dil bilinçsizliğinden ve bir yozlaşmadan kaynaklanmaktadır.

Türk Dil Kurumu bu sorunun önüne geçemeyince Türkçenin korunması yönünde bir rapor hazırlayıp Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan son Yüksek İstişare Kurulu toplantısında bu raporu kurula sunmuştur. Önümüzdeki yasama döneminde yasa teklifi olarak meclisin gündeminde yer alacaktır.

Umarız ki bununla ilgili bir yaptırım uygulanarak yabancı dilde tabela hastalığından kurtuluruz. Çünkü bu bilinçsizliğin sonuçlarını yalnız tabelalarda, reklam panolarında da görmüyoruz. Gençlerin dilinde, radyo sunumlarında, çeşitli televizyon programlarında, dergi, gazete ve kitaplarda da yabancı dillere olan öykünme işin ciddiyetini ortaya seriyor. Nedense aydınlar istenilen düzeyde gelişemememizin nedenini dilde aramaz. Hâlbuki dil, bir milleti millet yapan unsurların başında yer alır ve aynı zamanda milli kültürün yansıtıcısıdır. Bunun için dile karşı yaklaşımımızda bilinci ön sıraya koymalıyız.

YAZARIMIZ ŞAFAK KARAKOÇ KİMDİR?

Çankırı Karatekin Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Neşe, Kut, Türk Dili gibi dergilerde şiir ve makaleleri yayımlandı. 19 Türkolog ile hazırladığı “Bilgelerim İle Birlikte Dil ve Edebiyat Üzerine Söyleşiler” adlı bir kitabı bulunmaktadır ( Kutlu Yayınları, İstanbul, 2020). Halen dil, edebiyat, kültür, tarih gibi Türkoloji sahasındaki konularda çalışmaktadır.

ŞAFAK KARAKOÇ

[email protected]