İnsan, düşünen bir varlık. Ne güzel değil mi? Tüm insanlar mutlaka bir şeyler düşünüyor. Peki insanlar neleri düşünür?

Kimi malını, kimi canını,kimi parayı, kimi karnını doyurmayı, kimi geleceğini, kimi bu gününü, kimi işini, kimi aşını, kimi almayı, kimi vermeyi, kimi paylaşmayı, kimi oynaşmayı, kimi kaybetmemeyi, kimi kazanmayı, kimi yaşamayı kimi yaşatmayı, kimi kendini, kimi insanlığı…

Descartes ne demiş? “Düşünüyorum o halde varım.” Öyleyse tüm insanlar var. Tüm insanlar bir Descartes!.. Bu da güzel mantık değil mi?

Hayal de bir düşünce ürünüdür. Hayaller sınırsız sanılır ancak düşünceler gerçekte sınırlıdır. Hatta her insanda bu sınırlar farklılık gösterir. Kiminin hayali başını sokacak bir evdir. Kiminin hayali bütün evlerdir(!) Bu kadarı benim bakış açım.

Düşündüğünü iddia eden biz insanlar, birçok konu da düşünceler de belirtir, yargılar oluştururuz. Ben karpuzdan, kavundan anlamam. Kesip içini görmeden, tadına bakmadan “bu kesinlikle güzeldir” yargısı oluşturamam. Ama öyle insanlar vardır ki; tezgaha bakar, onca karpuzun içinden işaret eder. “Bana şu karpuzu ver.”

Kendinden emindir. Bazıları alır eline iki çevirir, iki şaplak atar, “Evet bu” der. O mudur bilmem. Ya da kavun tezgahından rengine bakıp aldığı kavunu iki avucunda bir, iki hoplatır; altını koklar ve kendinden emin alır. Umarım umduğu gibi çıkar. İyi çıkarsa “Karpuz şöyle seçilir, kavun böyle alınır.” Dersleri vermeyi de ihmal etmez. Benim seçtiklerim çoğu zaman beklediğim gibi çıkmamıştır.

Elmayı ısırmadan içinde kurt olup olmadığını bilemem. Cevizi kırmadan dolgun olup olmadığını bilemem, çetin mi değil mi karar veremem.

Çoğu insan kabuğundan renginden, kokusundan bilir ya da bildiğini iddia eder. Eyvallah saygı duyarım.

Ancak birçok şeyin nasıl olduğunu kabuğundan bilen birçok insan, insanları da kabuğundan(!) tanır. Şöyle bir bakar “iyi insan, çalışkan insan, dürüst insan, karakterli insan…”

Arkadaş, insanı bazen kırk yıllık eşi dostu yanıltıyor. Nasıl vardın bu sonuca? Bu konudaki ilmin, irfanın, marifetin ne?

Deneyimlidir. İnsanı giyiminden, kuşamından, oturuşundan kalkışından “şakk” diye bilir. Bildiğiyle kalsa neyse. Anlatır. “karakterli adam ya da yaramaz adam.”

Belki sana öyle gelmiştir. Karakter nedir? Hangi toplumsal normlara göre belirlenir? Sen neye göre böyle yargılar oluşturdun?

“Ossun, ben beğeniyüm. Benim istediğim gibi davranıyür. Böyle adamlardan gorkulmaz.” Garakderli adam.”

Peki falanca?

“Sen de biliyürsünüz domakratik değil. İşimize geleni yapmıyür. Yaramaz adam. Tanımak bu gaddar golay…”

Ne diyeyim?

Garpızı seçemem, gavından anlamam. İnsanları heç tanıyamam. Kim garakderli, kim değil bilemiyüm.

Öyle görünüyor ki, daha çook fırın okumamız, öğrenmemiz gerekiyor!

Şaban BALTACIOĞLU