Bazen gökyüzünde, rüzgarın kanatlarında süzülen uçurtma kadar özgür olmak isteriz ya… Uçurtma özgür değildir aslında. Bağlı olduğu ipin uzunluğu ve rüzgarın hiddetsizliği kadar yükselir. Rüzgar fazla eserse ip kopar uçurtma parçalanır. İpi elinde tutan kuklacının istediği kadar iner veya çıkar.
Bazen gökyüzünde fır dönen kuşlar gibi özgür olmak isteriz ya… Gökyüzü sınırsızmış gibidir bizim için. Oysa kuşlar da özgür değildir sandığımız gibi. Onlar hayatta kalabilmek için uçarlar. Karınlarını doyurmaktır dertleri, yavrularını beslemektir. Bir yandan da düşmanlarından korunmaktır, uçarken bile tedirginlikleri. Havayı doldururken kanatların arasına, aynı havanın rüzgarı kurşundur bazen ayaklarına. Yağmur, kar, soğuktur veya geçim derdidir kuşları kıtalar arası uçurtan.Bitkin bedenleriyle uzun yolların sürgünüdür kuşlar değişen mevsimlerde. Ve her molalarında, her yeni yurtlarında yeni zorluklar yeni düşmanlar bekler onları kulakları seste, parmakları tetikte… Tuzaklarla doludur yolları. Yaşam mücadelesinde hayatta kalabilmektir özgürlük sandığımız uçuşları…
Biz insanlar hiç özgür değiliz.
İşimizin tutsağıyız… Rutinleşen kalkmalar, yatmalar, gitmeler, gelmeler, beklemeler işlerimizin zorlamasıdır.
Kolumuzdaki saatin tutsağıyız… Her bakışımızda yapmamız gereken bir şeyler fısıldar keyiflerimize…
Kendi yarattığımız ihtiyaçlarımızın tutsağıyız… Görmekle bitmeyen. Hep yeni ihtiyaçlara koştururuz kendimizi unutarak.
Yüksek beklentilerimizin tutsağıyız… Yükselmek için ihmal ettiğimiz kimliğimizle…
Geleneklerimizin tutsağıyız… Gitmezsek olmaz, yapmazsak olmazlarımızla…
İnsanların tutsağıyız… Tutsak aldığımız insanlarla…
Ördüğümüz duvarlar, çektiğimiz teller, belirlediğimiz sınırlar tutsaklıklarımızın prangaları değil midir?
Bir gün içinde yaptığımız kaç davranışı gerçekten kendimiz için, istediğimiz için, içimizden geldiği için yapabiliyoruz? Bir çoğumuz evimize girerken veya çıkarken bile bağlılıklarımızın iznine ya da sınırlamasına takılmıyor muyuz?
Tercihlerimizden kaç kereler vaz geçmişizdir o, bu ne der diye? Adına fedakarlık dediğimiz nice fedalarımız vardır istemeden…
Evin tutsağıyız, arabanın tutsağıyız, malın mülkün tutsağıyız…
Olanın tutsağıyız, olmayanın tutsağıyız…
Aklımızın zihniyete dönüştüğü zindanların tutsağıyız çoğu zaman…
“Aslında gökyüzünde bir uçurtmayız ipe bağlı!…”
“Gökyüzünde bir kuşuz kanatlarımıza taktığımız yaşam yükleriyle!...”
Direnebildiğimiz kadar varız!..
BEŞ KÖŞE
Şaban BALTACIOĞLU