Sevgili okuyucularım; bu hafta sizlerle sosyal medyanın ruhsal etkilerinden ve daha çok olumsuz yönlerinden bahsetmek istiyorum. Sosyal medya, günümüzde çok fazla popüler olan bir iletişim alanı olarak; ekonomik, kültürel, sosyalleşme ve teknoloji ile birlikte birçok konuda hem olumlu hem de olumsuz yönleri ile karşımıza çıkmaktadır.
Sosyal medyanın olumlu yönlerine bakıldığında, aidiyet duygusu, güven duygusu, yalnızlık duygusu ile başa çıkma, rol model konusunda yardımcı olabilmektedir. Fiziksel olarak olumlu yönleri ise, kişinin fiziksel bakımdan sağlık konusunda kaynaklara daha rahat ulaşmasındafayda sağladığı görülmektedir.
Sosyal medyaya maruz kalma sonucu oluşabilecek psikolojik problemlere bakıldığında; kişinin yetersizlik duygusu ortaya çıkabilmektedir. Bazı sosyal medya kullanıcıları diğer kullanıcılar ile kendilerini kıyaslayarak kendilerini yetersizlik duygusu hissetmelerine ve kıskançlık duyguları ile baş etmeye çalışabilmektedirler. Diğer yandan kişinin kendisini sosyal çevreden uzaklaştırmasına ve daha önce zevk aldığı aktivitelerden zevk almamasına neden olabilir. Bunun yanında sosyal medyanın cep telefonu ile etkileşimi bağımlılığı tetikleyebilmektedir. Bu bağımlılık kişinin odaklanamamasına, duygusal olarak içe kapanmasına ve yoksunluk belirtileri gibi problemler yaşanmasına neden olabilir.
Uyku problemleri olarak geç saate kadar mesajlaşma isteği ve diğer sosyal medya hesaplarına göz atma tutumları kişinin uyku sorunlarını artırarak strese ve daha sonrasında depresyon ve diğer problemlere neden olabilmektedir.
Sosyal medya araçlarından uzak kalma sonucu ‘‘olan biten güncel olayları kaçırma korkusu’’ yani, heran her saat yaşanan olayları takip edememe korkusu kişide Anksiyeteye neden olabilmektedir. Siz telefonunuzun şarjı bittiğinde endişe yaşıyor musunuz? Bu soruya cevabınız evet ise, siz de olan biteni kaçırma korkusu yaşıyor olabilirsiniz.
Sosyal medyanın görsel olarak kişileri bir kalıba sokmaya yönelik görselleri kişileri yeme bozukluğu ile karşı karşıya getirebilmektedir. Örneğin manken görünümlü kişilerin sıfır beden olması ve medyada bu görsellerin çok fazla yer alması, güzellik kalıbı olarak zayıflığı ön plana koyması, kişilerin ruhsal olarak bedensel olarak da kendilerinden memnun olmamasına neden olup çok fazla estetik olarak kişinin beden algısında yaşadığı problemlerile karşı karşıya bırakabilmektedir. Birçok insanın maruz kaldığı ve dikte edildiği zayıflık algısının kişilerin sağlığını etkileyecek düzeye ulaşabildiği görülmektedir. Bunun yanında kişinin sosyal medya fenomenlerinden etkilenmesi; giyim, yemek, mekan, tatil, gezinti, davranış ve düşünce tutumları bakımından onları taklit etmek istemesine bunun sonucunda ise, yaşamdan zevk almama, doyum sağlayamama, empati kuramama ve hep ‘diğerleri ne yapıyor’ takibi ile ‘ben niyeyapamıyorum’ düşünceleri kişinin yaşamında diğerleri ile kendini kıyas yapmasına ve diğerlerinden kendini yetersiz görmesi ile oluşan özgüven yetersizliği gibi problemlere neden olabilir.
Peki, siz sosyal medya araçlarında yapılan paylaşımlarından etkileniyor musunuz? Örneğin takip ettiğiniz bir kişinin yaptığı estetikten etkilenip estetik yaptırmayı düşünür müsünüz ya da yaptırdınız mı? Onu ve diğer beğendiğiniz kişilere karşı bir kıskançlık hissi oluştu mu? Kendinizi yetersiz hissettiniz mi? Sosyal medya kullanımından sonra daha içsel olarak yalnızlık yaşıyor musunuz?
Her gün her an her dakika görsel paylaşımlar yapar mısınız? Şimdi size içsel olarak kendinize sormanızı istediğim bir soru var: Sizi kim görmezden geldi? şimdi gözlerinizi kapatın ve düşünün ebeveynleriniz sizi ne zamandan bu yana görmedi. O küçük çocuğun kendini gösterme çabası ne zamandan bu yana devam ediyor. Kendinizi ne zamandan bu yana yalnız hissediyorsunuz? Ben paylaşım yapan kişilerin görünmez olan kimliklerini ortaya çıkartma arzusunu hep bu soruyla anlamaya çalışırım. Diğer yandan tabi ki hepimizin biricik olduğunu düşünerek bu soruya verilen binlerce cevabın da farklı olduğunun farkında olarak…
Yaşam bir yolculuk sevgili okuyucularım sosyal medya mecrası ise bize gösterilenin arka planında mutlu ilişkilerin hiç de mutlu gitmediğini, gösterilen yemek tatlarının o kadar da iştah açıcı olmadığını bunun yanında aile, çocuk bakımında mükemmel ebeveyn, mükemmel eşin, mükemmel eğitimin, insanın olmadığı ile ilgili birçok farkındalığı da beraberinde getirdi.
Öyleyse gelin biz kendi yaşamımıza odaklanalım ne dersiniz. Bilelim ki yaşam bize tüm insanlığa acısı ile tatlısı ile bir döngü sunuyor. Gelin başkalarının hayatına odaklanmak yerine, kendi hayatımızın başrolünde yapacaklarımıza odaklanalım…
Sevgiyle kalın…
KLİNİK PSİKOLOG GÜLSÜM BİRCAN