(Konumuz “çekememezlik, hasetlenmek” anlamındaki kıskançlıktır. Sevdiğini kıskanmak anlamında değil!)

Kıskançlık başkalarının sahip olduklarına kendisinin de sahip olması hatta daha fazlasının olması isteği ve düşüncesi ile oluşan takıntı tutumudur. Halk arasında buna “gözlemek” denir. Çünkü gözü kendinin sahip olduklarında değil, hep başkalarının sahip olduklarındadır. Fitne, öfke, hazımsızlık duygularıyla birlikte ortaya çıkar.

Kıskançlık kendini değersiz hissetme duygusu oluşturduğu gibi, özgüven eksikliği de oluşturur. Bu da beraberinde aç gözlülüğü, doyumsuzluğu ve mutsuzluğu getirir.

Kıskançlık bazen daha fazlasını istemek olarak, bazen de başkalarında olmasını istememek duygusu olarak kendini gösterir. Başkalarının hakkıyla da olsa sahip olduklarını kaybetmeleri için çaba harcamak arzusu oluşturur. Başkalarının bireysel becerilerini takdir etmek ve kendi becerilerini geliştirmek yerine, fesatla aşağıya çekmeye çalışmak davranışı içine iter. Bu kıskanç kişi için yıkıcı bir duygudur.

Kıskanç kişiler; mutlu birilerinin mutluluğunu kıskanır. Kendisinden fazla ise kazancını kıskanır. Mal varlığını kıskanır. Hakkıyla bile elde etmiş olsa makamını kıskanır. Sevmesini kıskanır, sevilmesini kıskanır. Aklını kıskanır, becerilerini kıskanır…

Sürekli bir yarış ve kıyaslama içindedirler. Kendi eksikliklerini, sevdiğini iddia ettikleriyle giderme çabası içine girer. Çocuklarını yarıştırırlar, eşlerini yarıştırırlar. Kendilerine kalkan seçtikleri birilerinin gölgesinden yararlanma tutumu içine girerler. Ev alanı kıskanırlar, araba veya eşya değiştireni kıskanırlar, başarılı olanı kıskanırlar, mutlu olanı kıskanırlar, kendilerinde olmayan, kendilerinin yapamadıkları her şeyi kıskanırlar…

Bu kıskançlık duyguları kıskanç insanların ruh sağlığını bozar ve yaşam kalitesini dibe çeker. Kıskandığını belli etmemeye çalışmaları da beraberinde iki yüzlülüğü ve sinsiliği getirir.

Frank Pattilio, kıskançlığın doğuştan gelen değil sonradan öğrenilen bir duygu olduğunu söyleyerek; “Kıskançlığın temelinde özgüven eksikliği ve yetersizlik duygusu yatar. Kendini dışlanmış hissetme duygusu ise tetikler. Kıskançlık bir davranış bozukluğudur ve hastalığa neden olabilir. İleri boyutlardaki kıskançlık depresyonu ortaya çıkarır.” diyor.

Çocukluk dönemlerinde paylaşmayı öğrenememek; kendi varlığının, kendi farklılıklarının, kendi becerilerinin farkına varamamak kıskançlık duygusunun yerleşmesine sebep olur. Bir çocuk, kendinin olmayan bir oyuncağı oynayamadığı zaman, onu eline ilk geçirdiğinde kırma yolunu seçebilir. Bu davranışının doğru olmadığı mutlaka anlatılmalıdır. Anne, babasına başkalarında gördüklerinin kendilerinde olmayış sebebini sorabilir. Mutlaka bu soru uygun bir tutumla açıklanmalıdır.

Kıskanç bireyler kendi yaşamlarını düzenlemek yerine, başkalarının yaşamlarını gözlemek kötümserliği ve acizliği içindedir. Kimileri gizliden gizliye, kimileri arzsızlık boyutunda açıkça başkalarıyla gereksiz bir yarış içindedir. Kendi meziyetlerinin ve kendi sahip olduklarının farkında değildir.

David Mace; “Kıskançlık, yıkıcı bir saplantıdır ve tedavi edilmesi gerekir.” demiştir.

Kamyonunun arkasına “Nazar etme ne olur, çalış senin de olur.”, “Çekemiyorsan anten tak!” gibi yazılar yazdıran bir kişi, kamyonun arkasından geçen herkesin kıskançlık duyacağı endişesi içindedir.

Sağlıklı bir birey; kendi becerilerini bilmeli, kendine güvenmelidir. Sahip olduklarını başkalarına bakmadan arttırma yolunu seçmelidir. Farklılıklara saygılı olmalı, kabullenmeli ve kendi farklılıklarıyla toplumdaki yerini alabilmelidir.

Erdemli olmanın şartlarından biri de kıskançlık duygusunu yenebilmektir.

Şaban BALTACIOĞLU