14 Ocak Edibe Şahin’in ölüm yıldönümüydü. Ahmet İlhan ile birlikte Kumluca Şehir Mezarlığı’na ziyaretine gittik. Edibe Hanım’ı Ahmet İlhan sayesinde tanıdık. Ardında bıraktığı notlar, resimler, şiirler, günlükler ve bilimsel yazılar Ahmet Ağabey’in yüreğiyle ve kalemiyle buluşup “Edebi Hayatlar Atlası” adlı kitaba dönüştü. Ahmet Ağabey’in ilk ziyareti değildi bu, hazırlıklı gelmişti.  Yürüyüşleri sırasında rastladığı nergislerden, bahçesinde yetiştirdiği birbirinden güzel çiçeklerden ve bitkilerden özenle seçilmiş bir demeti usulca mezarına bıraktı. Son olarak “Edebi Hayatlar Atlası” kitabının şömizini mezar taşına bantladık. Her geldiğinde kitabın bir kopyasını bıraktığından, ama her seferinde de bu kopyanın çalındığından dert yandı. Son çare bu çözümü bulmuştu.

Ahmet Ağabey etraftaki diğer mezarları da ihmal etmedi; onları da aynı titizlikle temizleyip çiçekleri suladı. Önce Edibe Hanım’ı, ardından mezarlığın diğer ebedi sakinlerini saygıyla andık. Oradan ayrılırken mezarlığa bırakılan bir kitabın çalınması kafama takılmıştı. Bir insan nasıl bu kadar saygısız olabilirdi? Etrafın bakımsız ve ihmal edilmiş hali de dikkat çekiciydi. Mezarlığın karşısına dökülmüş moloz yığınları, ziyarete gelenlerin bıraktığı çöpler… Mezarlıklar bir toplumun değerlerine dair bir ayna değil midir? Acaba biz değerlerimizi mi kaybettik, yoksa değer yargılarımız mı değişti?

Mezarlıktan ayrıldıktan sonra, Adrasan’a dönmeden evvel, Kumluca’da biraz zaman geçirdik. Kumluca gibi güzel ve şirin bir ilçenin çarpık kentleşmeye teslim olması üzücü. Yüksek yoğunluklu yapılaşma yüzünden yaşanan trafik ve park sorunları, sosyal donatıların eksikliği, plansız yapılaşma yüzünden yaşanılan altyapı ve gürültü problemleri… İmar planları ve plan değişiklikleri yapılırken, yalnızca bir kesimin kazanımları değil, tüm toplumun hayatına etkileri de dikkatle değerlendirilmelidir.

Adrasan’a dönerken seraların arasından geçtik. Kumluca ekonomisinin lokomotifi olan tarım sektörü de plansız gelişmenin etkilerinden payını alıyor. Aşırı kimyasal kullanımı, bilinçsiz su tüketimi ve plastik atık sorunları gibi çevreye zararlı uygulamalar ne kadar sürdürülebilir? Bugünün sorunlarını çözerken acaba sonraki nesillerin emanetine yeterince saygı gösteriyor muyuz?

Manzaranın güzelliği eşliğinde süren yolculuğumuzun ardından Adrasan’a vardık. Sadece Antalya’nın değil, dünyanın en güzel köşelerinden biri olan bu mahalle de plansız ve kontrolsüz gelişmeden payını almış. Yanlış turizm uygulamaları ve yapılaşma doğal güzellikleri giderek bozuyor. Uzun yıllardır burada yaşayan Ahmet Ağabey’den Adrasan’ın eski halini dinlerken içimden şu soruyu geçirdim: Kazanımlarımız kaybettiklerimize değiyor mu?

Değerlerimizi ve değer yargılarımızı korumak sadece daha yaşanılabilir şehirler inşa etmek ya da doğayı korumak için değildir. Onları koruyamamak, yalnızca doğayı değil, aynı zamanda tarihsel, kültürel ve toplumsal mirasımızı da yok ediyor. Belki de en önemlisini bize İoanna Kuçuradi hatırlatıyor: Değerler yitirildiğinde insan onuru da tehlikeye girer…