Her sene 31 Ocak Dünya Tersine Günü olarak kutlanıyor. 1960’lı yıllardan beri kutlanan bu sıra dışı gün, hayata biraz neşe katmayı ve günlük alışkanlıkların getirdiği tekdüzelikten kurtulma amacını taşıyor. Daha çok çocukların ve içindeki çocuğu  korumayı başarmış şanslı yetişkinlerin kutladığı bu günde; kıyafetler ters giyiliyor, yemeğe tatlıyla başlanıyor ya da geri geri yürünüyor. Dünya Tersine Günü, her ne kadar gülüp geçilecek bir  gelenek olarak görünse de, bizlere konfor alanlarımızdan çıkmamız gerektiğini hatırlatan değerli bir fırsat sunabilir.

Konfor alanı insanların kendilerini güvenli ve rahat hissetmek istedikleri bir psikolojik durumdur. Alışkanlıkların dışına çıkılmak pek istenmez. Bu durum stres ve kaygı seviyelerimizi düşük tutmaya yardımcı olsa da, kişinin potansiyeline ulaşmasının önünde büyük bir engel oluşturur.

Konfor alanından çıkmak ise yaratıcılığı ve problem çözme kabiliyetimizi arttırır. Karşımıza çıkan fırsatlara daha açık olmamızı ve hayatın getirdiği sorunlar karşısında daha dirayetli durmamızı sağlar. Kendimizi daha iyi tanımaya başlarız.

Dünya Tersine Günü’nü deneyimlemek adına Kumluca sokaklarında geri geri yürümek gülünç görünebilir; ancak bunun yerine, engelli bir bireyin gözünden dünyayı anlamaya çalışabiliriz. Tekerlekli sandalye ile yollarda ve kaldırımlarda yaşayabileceği zorlukları fark etmemiz çok da zor olmayacaktır. Bu tarz deneyimler empati kurmamıza ve toplumsal konulara daha duyarlı bakmamıza yardımcı olacaktır.

Friedrich Nietzsche konfor alanından çıkmak için korkularımızı ve kaygılarımızı kabul edip, bunları yenmemiz gerektiğini savunur. Onun için güven duygusu bir yanılsamadır ve iyi bir yaşam için risk almak gerektiğini söyler.

Konfor alanından çıkmaya çalışmak zor görünse de özgürleşmek adına atılması gereken ilk adımlardan biridir. Bu adımı atmak için bazen karşımıza Dünya Tersine Günü gibi bir fırsat çıkar, bazen de bir dostumuz bize ilham verir…